Uzaydan Gelen Adamı Seyretmek - 2

Joe Satriani İstanbul'da Uzaylılarla Söft Ederken İzlenimler...

(NOT: Bu yazı iki uzun parçadan oluşuyor sayın okuyucu, bilesin. Burası da devamı. Sıkılma emi..)

Nerede kalmıştık... Joe Lynn Turner - Cem Köksal sonrasında. Ön grup faslı biter bitmez yaklaşık 30 dakika içinde sahne yeniden düzenlendi. Ortaya önü kapalı bir bir bateri seti geldi ve ses teknisyenleri sahneyi Satriani ve ekibi için hazırlamaya başladı. Satriani dışında arkasında çalacak ekibi de ciddi ciddi merak ediyordum. Malum, Satriani'yi albümlerinde dinlediğinizde stüdyo ortamında kimi zaman birden fazla enstrümanı kendisinin çaldığı ya da drum machine vb. cihazlarla yapılmış kayıtlarla karşılaşırsınız. Canlı dinlediğinizde göreceğiniz şeyin DJ perfomansı gibi sadece gitara endeksli bir şov mu, ciddi ciddi çalınacak adam gibi bir konser mi olacağını öngöremiyorsunuz. Eğer ikincisini göreceksek ekibin gerçekten çok iyi adamlardan kurulu olması gerekiyordu. Zira, Satriani'ye oynayacak oyun alanını yaratmak için çok iyi bir ritm alt yapısı kurmak zorunluydu. Grup da bunu başardı. O yüzden konsere geçmeden ekibin kim olduğuna bakmak lazım (ki ben daha konser sırasında bakma ihtiyacı hissettim).

Basçı Bryan Beller, Berklee mezunu, death metal'den progressive'e rock'ın birbirinden farklı kollarında müzik yapmış, Steve Vai, Guthrie Govan gibi başka vitüözlerin projelerinde çalışmış birisi. Konserde Mike Lull özel yapım signature bir bas kullandı. Davulcu Marco Minnemann, Kretor'dan (yine) Guthrie Govan'a kadar bir çok farklı türde grup ve müzisyenle çalışmış, ABD'de yaşayan Alman bir davulcu.

Şimdi garip bir adamdan bahsedeyim biraz. Konserin en kritik adam olan Mike Keneally'den. Konserde klave ve gitar çaldı. 50'li yaşlarında (Baktık ki 51 yaşındaymış. O yüzden biz eşimle ona "Dede" dedik ve konserde gözümüz hep ondaydı. Pişman da olmadık. Burada da hep "Dede" diye anlatacağım). Zappa çalarak meşhur olup bir çok adam için çalmış acayip bir müzisyen. Dede konserde 4 klavyeye (1 Rhodes elektro piyano -sanırım AM serisi bir Mk7-, 1 Korg SV-1, 1 nord stage2 ve 1 mAudio synth) ve 1 adet 3 kapalı başlı, single coin manyetikli, sedefli yeşil üzerine siyah Fender Stratocaster'e aynı anda hükmetti durdu. Hükmetti diyorum, zira adam sadece olması gerektiği yerde doğru notayı basmakla kalmadı, parçalara farklı bir tat da kattı. Bu yüzden, hem en büyük takdiri aldı hem de dikkatimizi verdiğimize değdi.

Ekibin tümü bir arada müzik yapan ve Guthrie Govan'la çalışan bir ekip. Basçı Beller ve davulcu Minnemann'ın Guthrie Govan ile The Aristocrats adlı bir grubu varmış. Beraber müzik yapıyorlar. Dede'de onlara ara ara katılıyor(muş). Ekibin progressive rock tarafı da oldukça güçlü. O yüzden enstrüman ve armonilere normalden biraz fazla(!) hakimler. Bunu konser sırasında çok net gördük. Satriani böyle bir ekip ile yollara düşmüş. Bence, iyi de yapmış. Bu adamlar sayesinde konser tek adam gösterisi olmaktan çıkıp gerçek bir konser halini aldı.

Grup 21:40'gibi sahnedeydi. Konser, Marco Minnermann'ın gök gürültüsü gibi başlayan girişiyle başladı. Ortada, bir cross, 2 mid, 1 high ve 1 low tom ile geniş bir zil grubundan oluşan bir dw marka bateri seti vardı ortada. Ancak, sanki iki cross davul çalınıyordu. Aşağıda bu girişin ve ilk şarkının (benim ergenlikten çıkamamış sesimin de olduğuvideosu var. Orada da duyacağınız gibi tek cross çift pedal. Bunu en çok görebileceğiniz baterist Ian Paice'dır. Onun dışında da canlı olarak çok az gördüğüm bir durumdur. Bateriye eklenen kemik gibi bas ile ortamın ısısı artıyordu ki Satriani kırmızı gitarı ile sahneye girdi ve şov başladı. Daha konserin ilk dakikasında itibaren ciddi ciddi konser dinleyeceğimi anlamıştım ve artık tadını çıkarabilirdim.


Joe Satriani - İstanbul Konseri 2013 @Küçükçiftlik Park

Satriani'nin gitar(lar)ı hakkında bahis açmayacağım. Meraklısı zaten biliyordu, merak edenler de bu linkten herşeyi öğrenebilir zaten. Yine de gördüğümü kısaca bildireyim. Biri kırmızı, biri beyaz, biri de mavi üzerine çeşitli geometrik desenler olan 3 gitar kullandı Satriani. Ben en çok o geometrik desenli mavi gitarını sevdim. Resmi de aşağıda.


Joe Satriani ve Bayıldığımız Mavi Gitarı

Konserde yeni albümün tüm parçalarını çaldılar. Ancak, başlangıçta ısınma turu olarak eski albümlerinden 3 parça ile başladılar. Playlist'i ayrıca vereceğim, Satriani külliyatına çok hakim olmadığımdan tek tek parçalar hakkında yorum yapmak bana düşmez. Ancak, konser içinde bende iz bırakanları da anmadan olmaz. Anarken de sıralamaya dikkat ederek ama arada atlamalar yaparak bahsedeceğim artık.

İlk olarak açılış parçası Cool #9'dan bahsetmek gerekir. Albüme göre çok daha enerjik çaldılar. Bunda bateri ve bas gitarın büyük etkisi olduğunu kabul etmek gerekir. Ayrıca, Satriani'de daha üst bir tondan çalarak parçayı daha üste taşımış. Konsere girerken enerjiyi iyi yükseltti.

İkinci olarak Flying In A Blue Dream var. Flying In A Blue Dream benim Satriani'yi yakın takip ettiğim dönemlerden olması nedeniyle konserde de içine girebildiğim, yapılanları çözebildiğim bir parça olduğundan ayrı bir zevk aldım. "Dede"nin albümdeki klavye tonuna önündeki Korg SV-1 ile (ki kendisi Vox sevenler için geliştirilmiş bir üründür zaten ve o ağırlığı da kaldırır) göre daha Vox klavye tonlarındaki desteği parçayı çok daha keyifli hale getirdi benim için.

Yeni albüm parçalarından sonra (daha doğrusu o anda bilmediğim 2 parçadan sonra) arka arkaya bence Satriani'nin ağır toplarında ikisi geldi. Ice 9 (Surfing With The Alien - 1987) ve Cruch of Love (Dreaming #11 - 1988). Bu iki parça hem çok bilinir hem de (özellikle Cruch of Love'ın girişi) bir çok jenerik ya da teaser'da kullanıldığı için hemen tanınır. Eşim bile (ki öyle ağır rock dinleyicisi değildir) hemen tanıdı şarkıları. Özellikle Ice 9'un çalınışındaki enerji çok yüksekti. Cruch of Love'da bence tam hakkıyla çalındı. Bu şarkı bayrak Satriani şarkılarından biri olduğu için üstüne söz söylemeye de gerek yok.

Yine bilmediğim 2 parçadan sonra, konserin en güzel anı yaşandı. Tabii ki başrollerde Satriani ve "Dede" vardı. Satch Boogie'yi çalmaya başladılar. Bence bu parça bildiğim en güzel 3 Satriani parçasında biridir. Satriani'nin jazz etkisi altındaki rock virtüözitesinin dışında funky başlayıp, blues'dan dolanıp saf rock devam eden, çalanı da dinleyeni de kontrol dışına çıkarabilecek bir parçadır. Zaten tüm grup böyle bir etki altındaymış gibi birden coştu ve iş virtüöziteden çıkıp tam bir grup performansı halini aldı. Yine gök gürültüsü gibi yürüyen yer yer drum machineler'e taş çıkartan bir bateri, kemik gibi ve gümbür gümbür bir bas ve tabii ki "Dede". Şarkının ortasında "Dede" sahneye yeşil Strat'ı ile fırlayıp Satriani ile atışmaya başlayınca olay çok farklı bir seviyeye ulaştı. Satriani'nin temiz (hatta steril) gitar tonlarına, "Dede"nin Strat'ından çıkan soloların gıcırtılı tonları birleşti ve şarkı çok lezettli oldu.


Joe Satriani - Mike Keneally (nam-ı diğer "Dede") Atışması / Stach Boogie @Küçükçiftlik Park

Ardından yine yeni albümden parçalar ile devam edildi ve yine bence en iyi Satriani parçalarından biri olan Cryin' (The Extremist - 1992) başladı. Satriani'yi büyük yapan şey ne hızı, ne farklı çalış tekniklerini mükemmel uygulayabilmesi, ne de gitarın klavye sınırlarını aşarak yaptığı oyunlardır. Bence, onu büyük yapan şey klavye üzerindeki tuşelerini çok doğru bir zamanlamayla göstere göstere çalabilmesidir. Cryin' biraz Michael Bolton parçaları havasındadır aslında. Ama Satriani'nin esas büyük özelliği olan klavye tuşesini gösterme mevzuunun en iyi göründüğü parçalarından biridir. Cryin' hem yeni albümden çok çalınan parçalar nedeniyle Satriani küliyatını bile bilenlerin konserden kopmak üzereyeken gelmesi ile herkesi konserde tuttu hem de o ana kadar üst üste yüksek enerjiyle çalınan parçaların seyirci üzerindeki etkisini hafifletti.

Tabii ki bu hafifletmenin nedeni sonra anlaşıldı. Yeni albümün kalan son parçaları arka arkaya çalındı ve tanıtım görevi tamamlanmış oldu. Sonra yine ağır bir parçayla, Always With Me Always With You (Surfing With The Alien - 1987) Cryin'deki gibi bir geri dönüş yaşanacaktı ki konserin en komik ve çatlak anı yaşandı. Bilenler bilir, bu şarkının ortasında sol el tabbing ile geçtiği bir solo vardır. Şarkının da en güzel yeridir. Tam Satriani bu soloya geçmişti ki ses dağılmaya, çatlamaya başladı. Bir şekilde manyetikler sol el tabbing ekolarını alıyor ve sanırım ya reverb'de yüksek olduğundan ya da manyetik yükseklik ayarları nedeniyle aynı sesi üst üste verip çatlatıyordu (ah o beyaz Ibanez). Önce bozmamak istese de baktı olmuyor şarkıyı kesiverdi. Benim gibi bir kaç sivri (cins) ses tabii ki "Teknisyeni vurun" diye başladık yaygaraya. Satriani mikrofonun önüne geçti ve gitar teknisyeninin kendisini eko için uyardığını ve kontrol etmesini istediğini ama kendisinin kontrol etmediğini söyleyip özür diledi ve şarkıya kaldığı yerden devam (tabii ki tabbing'leri es geçerek) etti.

Burada şunu söylemeliyim. Virtüöz gitaristlerin hocalığını yapmış, neredeyse bu türü yaratmış bir adamın mütevaziliği ve kibarlığı çok hoşuma gitti. Konser yazılarına başladığımda hayatımdaki en berbat konserin Açıkhava'daki 90'ların sonunda Malmsteen konseri olduğunu yazmıştım. O konserde Malmsteen, solisti sahneden kovmuş (ki adamın kafası şarkı sözlerini bile hatırlamayacak kadar uçmuştu), saçma sapan sesler çıkarıp etüd videoların yaptıklarını tekrarlamış, yuhlamaları kesmek için de Türk olan eşini sahneye çıkartıp puan almaya çalışmıştı. Açıkçası sinir olmuştum. Gitarist müziğinden kopmama neden olan olaylardan biri de budur. Ancak, Satriani seyirciye saygılı davranıp rezil bir şey yapmak yerine kesip "Pardon" demesini bildi. Bu alçak gönüllü davranışına hem şaşırdım hem de çok beğendim. Sonuçta, durumu gargaraya getirip kapatabilir, kimse de üzerinde çok durmazdı.

Joe Satriani ve Ekibi Surfing With The Alien'i Çalarken - @Küçükçiftlik Park

Vukuatlı Always With Me, Always With You sonrası tabii ki Surfing With The Alien'da çalınıp aşağıdaki gibi eller sallandı ve sahne boşaltıldı.


Joe Satriani ve Ekibi Sahneden Ayrılırken - @Küçükçiftlik Park

Bu da "Dede" (Mike Kenally) - @Küçükçiftlik Park

Seyircinin en temel görevlerinden biri sahneyi boşaltan ekibi yeniden çağırmaktır. İşin hiç anlamasam da ritüelidir bu. Buna uymayan bugüne kadar tek adam gördüm o da Nick Cave. Bis sonrasında çağırılan grup çok nazlanmadan geri geldi. Satriani yine o bayıldığım mavi gitarı (beyaz Ibanez ne oldu acaba...) ve kafasından kırmızı üzerinde küçük bir ay yıldız olan bir kovboy şapkası ile geldi bu kez. "Sabaha kadar çalabiliriz aslında. Çok sevdik sizi" gibi övgü dolu sözler ile başlayıp Super Collosal'dan (2006) Crowd Chant'ı çaldılar ısınma turu olarak. Ardından da herkesin beklediği Aşık Veysel geldi. Sanırım seyircinin istisnasız tümü bunu bekliyordu. Kaldı ki Aşık Veysel canlı olarak seyirci için dinlenmesi zor bir parçadır bence. Satriani'nin şarkı içinde müzik cümlelerini çok değiştirdiği, bir tarafa giderken aniden dönüp bir başka tarafa doğru kayan ve sololarının bazılarını etkilendiği saz çalma usulüne uygun tek tel ve tremolo üzerinden attığı, bu nedenle de dinlerken başını sonunu bir arada tutmakta zorlandığınız bir parçadır. Sonuçta hakkıyla ve gümbür gümbür (özellikle bateriler için söyleyebilirim rahatlıkla) çalındı ve bitti. Ardından gelen son 2 parçanın (ki son parça benim sevdiğim bir parçası olan Rubina'ydı) seyirciye bir şey ifade ettiğini sanmıyorum.

Sonunda Satriani ve ekibi başarılı bir performansı bitirip sahneden indi. Ben de set list dilenmeye başladım tabii ki. Doğal olarak benim gibi bedavacılar ve ucuzcular konser önündekiler gibi şanslı değildi. Sahnedeki set listler, bagetler, penalar gibi bilimum konser ganimeti sahne önüne ekstra para verenlerin olacaktı. Öyle de oldu. Sağ olsunlar ki oralarda set list yakalamış birilerini bulup aşağıdaki fotoğrafını çekebildim. Buyrun set list...

Joe Satriani 2013 İstanbul Konseri Set List - @Küçükçiftlik Park

Küçükçiftlik Park benim bir türlü alışamadığım ama korunması gerektiğini düşündüğüm bir mekandır. Malum, Kuruçeşme Arena gibi bence dünyanın en ilginç ve en egzantrik (en iyi diyemiyorum çünkü ses konusu ayrı bir konu) konser alanlarından birini bile inşaata dönüştürmüş bir ülkede buraya da bir gün otel, ofis, ev yapılamayacağına kim garanti verebilir. Mekanın kapasitesinin en fazla 3'de biri dolu gibi geldi bana. Ancak, sesin dağılımı ve izleme konusunda gayet rahattık. Seyirci de bence gayet iyiydi. Hem sahnedekilerin enerjisini ayakta tuttu hem de konserden kopup kendi havalarında ayrı bir dünya yaratmadılar. Hani, bilenlerin geldiği çalana, çalınana hakim bir topluluk vardı. En çok hoşumuza giden durumlardan biri de 15-16 yaşındaki oğlunu konsere getiren babaydı. Parçaları, kimi zaman sessizce kimi zaman sahnede olanları konuşup tartışarak seyrettiler. Biz de ara ara eşimle dönüp keyifler o baba-oğulu'da keyifle seyrettik. Darısı başıma artık...)

Ses düzeni hakkında pek söylenecek bir şey yok. Monitör yerleşimi, ses seviyesi ve ses kanalları o kadar iyi ayarlanmış ki tüm sesleri çok net ve açık duyabilmek güzeldi. Malum, virtüöz dinleyecekseniz iyi ses duymanız gerekir. Yoksa, sahnedekiler bin tane numara yaparken sen aşağıda ne olduğunu anlamadan aptal aptal bakabilirsin. Ses sistemi de iyi bir matematikle hesaplanmış belli ki. Satriani'nin her notası, davul ve bastaki ritm geçişleri, klavyeler net duyuldu ve ne yaptıkları çok net anlaşılabildi. Bu da işin keyfini arttırdı. Ancak, ses seviyesi bir tık daha yüksek olabilir miydi diye düşündüm.

Konseri sadece Satriani'nin performansı olarak değerlendirmek hem çok hafif olur hem de diğer çalanlara ayıp kaçar. Bir kere davullar harikaydı. Davullar, o kadar sağlam ve enerjik çalındı ki tüm parçaların alt yapısı albümdeki hallerine göre 2-3 seviye yukarıdaydı. Minnermann, bazı yerlede tam bir makina gibi ritm alt yapısını ördü durdu. Ayrıca, beni tek cross-çift pedal kullanması da ayrıca etkiledi. Bir iki yerde ikinci pedala geçip tekrar kontra pedal üzerine dönüşleri çok acayipti. Adamın sol ayağı neredeyse sol eli kadar çalıştı konser boyunca. Atak geçişleri sırasında ve sonrasında ana ritmi neresinden tututor diye düşündüm durdum.

Basçı Beller ise ekibin en geride duran adamıydı aslında. Geride duruyor derken, performans olarak geride olduğunu sanmayın. Bir basçının temel görevi parçanın akışını tutmak ve diğer tüm çalanların dağılmasını engellemektir. Bunu o kadar iyi yaptı ki bırakın parçadan kopmayı davulun yüksek enerjisine uyarak davulun ritme döndüğü anda enerji dozunu yükseltme işini çok iyi yaptı. Armonik olarak da alt yapıları tamamlayıp görevini fazlasıyla yerine getirdi.

"Dede"ye gelince. Mike Keneally elindeki tüm imkanları takır takır kullandı. Parçaların birinde hem klavye üzerinden giderken diğer taraftan omzundaki Strat ile ritm atması, Satriani ile yapılan karşılıklı dişle çalma, atışma gibi şovları ile konserin gizli yıldızıydı. En çok gitarının sesini sevdim. Çok iyi bir dengeyle, sırıtmadan, Fender cayırtısını sahnedeki matematiği yüksek müziğe ekleyip 60'ların kaosunu şova dahil ederek çok farklı bir renk kattı. Önündeki klavye grubunu da çok yerinde kullandı ve hem Hammond, hem Vox tonları ile albümlerdeki klavye tonlarının çok daha güzellerini ve farklılarını çalıp şarkıların havalarını değiştirdi. En güzeli de bunları yaparken acayip cool tavrıydı. Adam, takır takır çaldı ve eyvallah deyip gitti.

Satriani için uzun bir şey yazmaya gerek yok. Adam, albümünde ne çalıyorsa sahnede aynısını hatta daha güzelini çaldı. Grupla beraberken gözümde daha da büyüdü. Mütevazi hali, ününün arkasına saklanmaması da konserin samimiyetini çok arttırdı. Seyirciyi konserde tutmak için seyirci yalakalığı yapmadı. Küçük nüanslar, basit ama anlamlı bir kaç cümle, kırmızı şapkası ve Aşık Veysel'i çalması ile seyirciye verilmesi gereken taltifi verdi, karşılığını da aldı.

Bu konser, Satriani için de iyi bir tur başlangıçtı oldu bence. Türk seyircisini genelde bilgi ve bilinci yüksek bir seyirci olarak görürüm. Genelde, beğendiği grupların ya da efsane isimlerin ülkeye geç ve biraz son zamanlarında gelmeye başlaması ile de yıldızı en düşük grup bile belli bir enerji ile çalar sahnede. Satriani, böyle bir kitleye yeni albümünün tamamını çaldı ve tepkileri topladı. Set list bence çok iyi düşünülüp hazırlanmış bir set list. Eskiden başlayıp seyirciyi yakalama hamlesinden sonra yeni albümden parçalar, 1-2 eski dönem parçası ile uyandırma, yine yeni albüme geçiş ve eskiye dönerek kapanış. Satriani, müziğindeki ince matematiği set liste'de aynen yanstımış. İyi de olmuş. Bu sayede, kimse konserden kopmadan sonuna kadar sahne ile olan iletişimini devam ettirebildi.

Yeni albümden çaldığı parçalardan en çok Three Sheets On The Wind'ı beğendim. Hem eğlenceli bir şarkı, hem de konser içinde Satch Boogie'nin enerjisinin üstüne çok iyi uydu. Konserde parçadaki klavyelerin tonları ve çalınışı da beni etkilemiş olabilir ama bu şarkıyı sevdim. Yeni albümün isim şarkısı Unstopable Momentum'da çok iyi şarkıymış. A Door In The Summer'da benim gibi Satriani'nin eski dönemlerini bilen ve sevenler için yazılmış gibi. Weight Of The World biraz Supertramp şarkısı gibi. Belki de Supertramp'ı sevdiğim için (ya da "Dede"nin klavyeleri ile gitarın çok iyi uyuşmasında bilemiyorum artık) bu parçayı da beğendim. Ben bu albümden çalınan parçaları eski albümlerine daha çok benzettim. O yüzden, yabancılık çekmedim.

Sonuçta, beklentimin çok üstünde bir konser seyretme imkanı buldum. Beklediğimin çok üstünde bir grup performansı ve albümlerdekinin çok üstünde parça çalışları ile iyi bir konserdi. Satriani Türkiye'ye ilk kez geldiğinde gitmemiş ve pek de üzülmemiştim. Ancak, bir daha gelirse (ki bence gelir) bir yolunu bulup giderim. Konsere benim notum 7,5. Gitarist müziğini sevenler bu notu daha da yükseltebilirler. Sonuçta, gitarist müziği ile barıştım, o bile bir şey bence. Bunun için Rock FM'e ve Metehan'a da tekrar teşekkürler...))

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akreplerin İstilası - Scorpions İstanbul'da

Wishbone Ash İstanbul'daydı...

Megadeth'in İstanbul Macerası