Savaş Adamlarının İstanbul Cephesi Muharebesi...

Yıl 1988 sonu ya da 1989 başı. Karşıyaka'da Coşkun Abi'ye (Benim gibi çocukluğu 80'lerde geçmiş Karşıyakalılardan bilenler hatırlayacaktır Tempo müziği. Hani Karşıyaka Sineması'ndan bir önceki pasajın içinde sahafın yanında) elimde 2 Raks HD-X II 90'lık kasetle uğramıştım. Coşkun Abi o dönemde bizim için zaten 2, 3 tane olan Metal Hammer, Kerrang, Rolling Stone karması müzik bilgilenme, dinleme ve sahip olma noktalarımızdan biriydi. Hala hatırlarım, küçük vitrininin ortasında astığı plakların içinde Metallica ...And Justice For All'un hemen solunda Conan the Barbarian tarzı kapaklı bir albüm koymuştu. Belli ki yeniydi albüm. Hoş beş ve 1-2 saatlik muhabbetin sonunda "Abi, şu 90'lıklara ne kaydettirsem? Bir, iki bir şey söyle de şunlara kaydet." dedim. Keyfi yerinde olduğunda yeni albümlerden bir iki parçayı bize kaydetmeden önce dinletirdi dükkanda. Yerinden kalktı, vitrinde içeri girerken gördüğüm o Conan benzeri çizimli albümü aldı ve pikaba koydu. Plağın ilk cızırtısı ile birlikte Wheels Of Fire başladı ve Manowar ile sadece ben değil bütün pasaj tanışmış oldu. O dönemde 90'lık demek her iki yüzüne birer albüm kaydetmek demekti. Doğal olarak 90'lıklardan birinin ilk yüzüne kaydedilecek albüm belli olmuştu. O zamanlar (ki hala öyledir) bir grubun tüm albümlerini dinlemek ve 90'lık kaset çektiriyorsam o kaseti o grubun/sanatçının iki farklı albümünü kaydettirip arşivlemek gibi bir takıntım vardı. O yüzden kasetin diğer yüzüne de bir Manowar albümü bulmak gerekiyordu. Sonunda diğer yüze Fighting The World'ü kaydettirip 90'lık bir Manowar kaseti yaratmıştık. Bu kaset sonraki 10-15 yıl boyunca tüm yolculuklarımda yanıma alacağım, arabamda dinlemek için torpidoda saklayacağım kasetlerimden biri olacaktı.

Doğal olarak bu kadar hukukum olan bir grubu canlı seyretmemek de olmazdı. 2005'de geldiklerinde konserlerinden konserden sonra haberdar olmuş gidememiştim. Sonisphere'e de o sırada İstanbul'da olamadığımdan gidememiştim. Bu sefer de gidemezsem artık kendime ayıp etmiş olacaktım. Hem sahnede Pentagram ve Kırmızı'yı dinleme imkanımda olacaktı ki bu da tam olarak bonus olacaktı benim için. Hedefim 4,5- 5 gibi Küçükçiftlik Park'da olmak ve şanslı isem Kırmızı'yı da yakalayıp Pentagram ve Arch Enemy'i de seyredebilmekti. Ama işler pek umduğum gibi gitmedi. Yeni ev alışverişi işi uzayınca doğal olarak saat 6 olmuşken ben daha yeni yola çıkıyordum.

Sonuçta bonusu kaybettik ama ana ikramiyenin teşviki ile İstanbul trafiğine ve yavaş gitme konusunda özel bir çaba gösteren otobüs şoförü sayesinde saat 8 gibi Küçükçiftlik Park'a ulaşabildim. Alana girdiğimde beklediğimden biraz daha fazla sayıda insanın toplanmış olduğunu gördüm. Sahnede de Arch Enemy vardı.


Arch Enemy Sahnede - Metal Summer Fest 2014, Küçükçiftlik Park - İstanbul

Arch Enemy benim yakından takip ettiğim bir grup değil. Metal müziği kim kimdir, hangi grup ne yapıyor, hangi albümler yeni, kim nerede çalıyor gibi detaylarda takip etmeyi bırakalı ciddi bir zaman oluyor. Genelde son dönemde albüm çıkartan metal gruplarının hızlı eleman trafiği, internet sonrası metal albümlerini takip etmek için bir çok farklı mecrayı takip etmenin zorluğu yanında buna ayıracak zamanımın da azalması sanırım bunda etken. Yine de iyi metal parçalar yakaladığımda keyifle dinleyip aklımın bir köşesine atmaya çalışıyorum. Arch Enemy'i duymuş ve iyi ve sürekli bir Rock FM dinleyici olarak da radyoda yer verildikçe dinle imkanım olmuştu ama özel olarak gidip bir albümlerini almaya ya da indirmeye uğraşmamıştım. O yüzden, geçmişini takip etmediğim grupların canlı performansında sadece nasıl çaldıkları, sahneye hakimiyetleri, enerjilerine bakarım. Arch Enemy'e "duyabildiğim kadarıyla(!)" gerçekten yüksek not verebilirim. Takır takır çaldılar her şeyden önce. Sololar çok ne ve başarılıydı. Her iki gitarist de belli ki gayet yetenekli ve iyi gitaristler. Gitaristlerden Michael Amott'un elindeki Dean gitarı daha önce de MSG'de görmüştüm. Tonu ve sesi güzel gitar olduğunu bu konserde de teyit etmiş oldum. Bu arada konser sonrası grup hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak için araştırırken gördüm ki grubun basçısı eski Mercyful Fate ve King Diamond basçısıymış ki her iki grup da benim gençlik zamanımın kült gruplarıdır ve o dönem için yakası açılmadık acayip işler yapmışlardır. Açıkçası, Arch Enemy için söylenebilecek tek şey çok iyi bir sahne icrası yaptıkları ve çatır çatır çaldıkları.

Bu arada, hazır Arch Enemy mevzunu açmışken neden "duyabildiğim kadarıyla(!)" dediğimi de anlatayım. Hoş, bu yazı zaten gecikmiş bir yazı ve bir çok yerde de okumuşsunuzdur ama kısaca ben de gördüğümü ve duyduğumu (duyamadığımı) aktarayım. Konser alanına girdiğimde giriş kapısı sahneye çok uzak olmadığı için çalınanı duyabiliyordum. Ancak, sahnede bir klavyeci vardı ama ne yaptığını anlamam mümkün değildi çünkü klavye sesi hiç duyulmuyordu. Bas gitarlar ise ancak gitarlar ritm çaldıkları anda belli belirsiz duyuluyordu. Hele arkalara doğru gittiğinde çalınanı anlaman gerçekten özel dikkat gerektirir hale geliyordu. Sonradan öğrendim ki bu sesin açılmış haliymiş. Millet kuleye yürümüş ve protesto etmiş. Öyle olunca bir tık sesi açmışlar. Yani tiyatro gibi yanınızdaki ile konuşunca sahnedeki duyacak diye utanıp konuşmadığınız bir Metal konseri... Eee pes... Bu işin sorumlusu da Manowar'mış meğerse. Abiler, ayılığın dibine vurmuş ve "Ben headliner'ım benden öncekilerin sesi kısıla..." diye buyurmuş. Şimdi Manowar'a mı kızmalı, organizasyona mı kızmalı bilemiyor insan... Detayları buradan dinleyin. Ben sonuna yetiştiğimden bilgiler kulaktan dolma sonuçta...

Arch Enemy sahneden inerken hava artık kararmak üzereydi ve sahne hızla Manowar için hazırlanmaya başlandı. Açıkçası gözüm baterideydi ve Arch Enemy'nin bateri seti kaldırılırken siyah örtü gerildi ve Manowar'ın bateri seti kurulmaya başlandı. Benim gibi yaşı kemale doğru gidenler hatırlar. Grubun eski davulcusu Scott Colombus Kings of Metal albümünden sonra gruptan ayrılır. Yerine de Kenny Earl "Rhino" Edwards gelir. Bu değişim sırasında törenle Columbuss'un grup ile birlikte çaldığı davulu yakılır (gerçi o davulu nasıl yaktıklarını bilemiyorum, çünkü merhum Columbuss davula deli gibi abandığı için metal kasalı bir davul kullanmaktaydı.) ve bagetleri yeni davulcuya verilir. Bu tabii ki bir şehir efsanesi ama o dönemde çok yayılmış ve epik bir hikaye olarak herkes tarafından bilinir hale gelmişti. Böyle abuk hikayeler ile büyüyen benim gibi insan, tabii ki sahne hazırlanırken davula odaklanır. Siyah örtünün arkasına çift cross'u ile kocaman bir kafes gibi yapılanmış ve bu kafesin direklerine zilleri asılmış olarak davul biraz sonra hazır edilmişti. Sahne hazırlıkları bittiğinde bir de ortalık yanar döner testine tabi tutuldu. Sonuçta sahne hazırdı, kitle de bekliyordu.

Sahne Manowar İçin Hazırlanırken - Metal Summer Fest 2014, Küçükçiftlik Park - İstanbul

Sonunda saat 21:45 gibi ağalar sahneye çıktı ve ilk albümleri olan Battle Hyms grubun ismiyle müstesna parçası Manowar ile konser "gümbür gümbür" başladı. Festival başında yaşanmış olan sessiz metal konserleri yerini gayet Manowar'ın şanına uygun ve yüksek sesli bir hale gelmişti sonunda. Manowar ile soğumaya başlamış olan seyirciyi ısıtmaya başlayan grup şarkının sonunu Blood of My Enemy'e bağlayıverdi. Blood of My Enemy benim Kings of Metal öncesi Manowar şarkıları içinde en sevdiklerimdendir. Blood of My Enemy ile anladık ki Eric Adams'ın sesi halen yerinde ve o uzun ve yüksek tonlardaki çığlıklarını atmakta pek zorlanmıyor. Parçanın orjinalinde şarkının sonundaki bir nakarat tekrarında çok yüksek bir tonda nakaratın tekrarı olan bir bölüm vardır. Eric Adams abimiz bu bölümü gayet albümdeki gibi çığıl çığıl söylemeyi becerdi.

Ve Manowar Sahnede Arz-ı Endam Eder - Metal Summer Fest 2014, Küçükçiftlik Park - İstanbul

Parçalar çalınırken sahnenin arkasına konmuş olan dev ekrandan da özellikle parçaların albümlerine ilişkin görseller, ikonlar ve resimlerin geçmesi iyi bir ambiyans sağlıyordu. Blood of My Enemy'den sonra grubun başka bir kült şarkısı olan Sign of the Hammer'e geçtiler. Sign of the Hammer, Kings of Metal'den sonra en çok bilinen albümlerine ismini veren parçadır ve gerçekten iyi parçadır. Sign of the Hammer sonrasında Joey DeMaio'nun kısa bir bas gitar şovu ile hem Eric Adams dinlenme imkanı buldu hem de ısınma turları tamamlanmış oldu.

Parça bitince sahne karardı, grup sahneden çekildi ve The Warrior's Prayer mükemmel bir video ile sahneyi doldurdu. Siyah beyaz bir görüntü ile siyahi bir çocuğun mikrofon başında "Granfather, Tell me a story..." sözüyle başlayan görüntü Orson Welles'in diye bildiğimiz ama aslında ömrü vefa etmediğinden ismini bilemediğim davudi sesli abimizin mikrofonun başında görünmesi ve hikayeyi anlatan güzel bir video ile devam etti. Doğrusu bu ana kadar kendi adıma devam eden ısınma turu tamamlanmış oldu. Siyahi çocuk, beyaz dede, ilk çağ savaşçılarının görüntüleri ile mitler içinde yoğurulan, deriler kuşanmış grubun hedonist dünyasının tezadı zamanın içinde ama hiçbir yere ait olmaksızın İstanbul'da garip bir şekilde karşımızda duruyordu. Manowar'ın dünyasıydı bu. Irk, cinsiyet ve toplumsal hiç bir ayrımı gözetmeyen hedonist, narsist, basit ama çelik, deri ve ateşle kurgulanmış olsa da lirik ve sert bir dünya.


 The Warrior's Prayer - Manowar - Metal Summer Fest 2014, Küçükçiftlik Park, İstanbul

Grup, epik Warrior's Prayer'ın ardından sırasıyla Blood of the King ve Kingdom Come'ı çaldı. Açıkçası Kingdom Come'da özellikle şarkının orjinalinde de olan koro arka vokaller için o kadar çok efekt geri vokal kullanıldı ki bir ara "Ulan bunlar playback mi yapıyor yoksa..." diye şüphelenmedim desem yalan olur.

Kingdom Come'dan sonra sahne yeniden karardı ve büyük ekranda Manowar için önemli olan ve Manowar'a emeği geçenler için hazırlanan bir anma videosu dönmeye başladı. Video da Wagner, Edgar Alan Poe, Orson Welles, Ronnie James Dio, Scott Columbuss (aklımda kalanlar bunlar) sırasıyla özel videolar ile anıldı. En uzun süre de Dio ve grubun ölen eski bateristi Scott Columbuss'a ayrılmıştı.

Anma ardından grup sahneye döndü ve Hearth of Steel'i söylemeye başladılar. Parçanın başındaki piyanolar ve içindeki koro geri vokaller yine arkadan hazır kayıttan geliyordu ve yine "... ama?" dedirtiyordu. Hani insan sahnenin sağında solunda bir klavyeci, 2-3 geri vokal insanı bulundurmaz mı? İşleri biter sahneden giderler sonuçta. Eric Adams, Hearth of Steel'ın içindeki çığlığı gayet güzel attı (!), sonra da sahneyi gitarcı Karl Logan ile terk etti. sahne artık Joey DeMaio'nundu.

Joey DeMaio bas gitarı bir elektrogitar gibi kullanarak gayet başarılı bir şov yaptı. Önce belli ki gitar distorsion da eklenmiş pedal setinde safi distorsion ile bir hız şovu yaptı. Ardından da sırf bas pedalları ile başka bir bas gitar şovu yaptı. Bence etkileyici ve farklı bir şovu. Kabul etmek gerek ki Manowar'ın müziğinde Eric Adams'ın vokali ve DeMaio'nun bas çalışının etkisi diğer grup elemanlarında çok daha fazla ve bu yüzden sahnedeki yükü de bu ikili çekiyor. Setlift.fm'de bu şovda Sting of Bumblebee'yi çaldığı yazıyor ama Sting of Bumblebee'yi çaldığını ancak son 2-3 mazurda anlayabildiğime göre sanırım çalınanın o olduğunu söylemek biraz ayıp olur.

Joey DeMaio Bas Gitar Şovu - Metal Summer Fest 2014, Küçükçiftlik Park - İstanbul

Grup bas gitar şovunun ardından Wheels of Fire'a girdi ve gecenin en erotik video şovu dev ekranda akmaya başladı. Deri pantolonlu üstleri çıplak grup elemanları Harley'lerini sürüyor, arada motorlarını durdurup onlar Harley'lerinde otururken çırılçıplak kızlar onları seviyorlar filan. Genç dimalara Playboy tadında bir Rock'n Roll dünyası anlatımı ile Wheels of Fire'ın gayet gümbür gümbür çaldılar. Bu arada, hatırlayanlar olacaktır parçanın içindeki her söz dizesi ayrı ses tonlarında ve üst üste eklenerek kaydedilmiş olduğundan konserde aynı şekilde söylenemez. Burada ise belli ki bazı kısımlarda yine teknik destek alınmıştı. Ama video için hiç ses çıkartmadan ve gayet gaza gelerek dinledik tabii ki...

Wheels of Fire'dan sonra bence videoların içinde en güzel ve en Conan the Barbarian içeren görsellerin olduğu bir video ile Hail and Kill'i söylediler. Wheels of Fire ve Hail and Kill ile millet tam gaza gelmişken grup el salladı ve sahne karardı.

Manowar'ın Gözleri...

Bir kısım seyirci dağılma emaresi gösterirken ve orta karar Manowar çığlıkları ile grup çağırılırken grup sahneye geri döndü (öfff... narsisist bir BİS yaptı yani). Girer girmez de baştan gazladıkları kitleye Kings of Metal'i saldılar. Malum, Kings of Metal gazın gazı bir parçadır ve hakkıyla çalındığında da ne kadar basit olursa olsun etkileyici ve coşturucudur. Açıkçası, grup şarkıyı hakkıyla çaldı ve video ile destekli şekilde seyirciyi güzelce coşturdu.

Grup yeniden sahne arkasına çekilirken bu sefer DiMaio eline mikrofonu alıp başladı Türkçe konuşmaya. Bilenler bilir. Manowar'da hem Eric Adams hem DiMaio'nun Türkçe'ye ve Türklere anlayamadığım bir merakları var. Sadece "Teş..şek..kür ederm" gibi anlaşılması zor bir Türkçe ile değil kırık kırık da olsa gayet cümle kurarak konuşabiliyorlar. DiMaio, o kırık Türkçesi ile oldukça uzun bir konuşma yaptı. Önce, grubun genel narsistliği ile Manowar sizi seviyor, bakın daha önce de geldi, yine geleceğiz, sizle kardeşiz, metal kardeşliği şeklinde malum bir konuşma yaptı. Arkasından da konser öncesinde yaptıklarını ve konserdeki soru işaretlerimi affettirecek bir sözle herkesin kalplerini kazandı. DiMaio, konseri Soma'da ölenlere, kurutulanlara ve onların yakınlarına adadı ve uzun süre alkışlandı.

Joey DiMaio'nun Türkçe Yaptığı Konuşma - Metal Summer Fest 2014, Küçükçiftlik Park - İstanbul

Konuşmanın arkasında grup Black Wind, Fire & Steel'i arkasına tüm izleyenleri de almış bir şekilde çaldı ve sahneyi terk etti. Sahneyi terk ettikten sonra izleyiciler dağılırken de içinde yine yine Türkçe yazılmış cümleler, koca bir Türk bayrağı vs.'de bulunan bir başka video şovu eşliğinde The Crown & The Ring baştan sona çaldı ve sonunda ışıklar yandı, konser bitti.

Manowar'ın Son Mesajı

Konserin geneline gelince. Kötü konserdi diyen çarpılır ama "Ben böyle bir şey seyretmedim. Acayip şov yaptılar." denecek de bir konser olmadı. Videolar gayet başarılıydı ve her bir şarkı için hazırlanmış hem şarkının bulunduğu albüme gönderme yapan hem de şarkının kendisine uygun görseller ve video şovlar konserin izlenebilirliğini arttırdı. Parçalar arasında albüm Fighting The World albümünden sonra grubun albüm kapaklarını hazırlayan ve yüzü olmayan Conan vücuduna sahip tiplemeyi (Metal Warrior) yaratan çizer Ken Kelly'i ile (kendisi Conan ve Tarzan'ı yaratan çizerdir), tonmayster ve yapımcı ile yapılan kısa röportajlar ile konser tam bir Kings of Metal anması haline gelmiş. Grubun DiMaio'nun konuşmasına kadar hiç konuşmaması ve seyirciyle ancak konser sonunda ve çok da başarılı şekilde iletişime geçmesi de bence gayet güzel oldu. Açıkçası konserdeki büyük yük basçı Joey DiMaio ile Eric Adams'a kalmış. Davulcu Doni Hamzik'in çift cross sesleri olmasa ritmlerde davulu anlayamayacağınız yerler vardı. Gitarlar ise standardın üstüne hiç bir zaman çıkamadı. Ancak, Eric Adams'ın vokal performansı gerçekten son zamanlarda dinlediğim en iyi canlı vokal performanslarından. Aynen albümde olduğu gibi (?) vahşi, çok yüksek tonlara zorlanmadan çıkabilen, çığlık çığlığa bir vokal performansı sundu ki konserin konser gibi olmasının en önemli etmeniydi. DiMaio ise sert ve distorsionlu bas tonları ile hem gitarların eksik kalan vahşiliğini hem de davulun Scott Columbuss'a göre yumuşak kalan davullarının şarkılar içinde kaybolmasının önüne geçti.

Sonuçta Manowar'ı dünya gözüyle seyretmiş oldum ve 25 yıl öncesine 1,5 saat için bir geri gittim. Konserin notuna gelince. Ben bu konsere 10 üzerinden 6 veririm. Bunun yarın puanını da konserin Türkçe olarak Soma'ya adanmış olması ve video şovlarından verdiğimi de belirtmek isterim. Keşke konser içinde bir "Playback mi acaba?" diye sordurmasalardı ve konser öncesi milletin sesiyle filan uğraşmasalardı 6,5'luk konser de denebilirdi aslında. Yine de sadece video şov için bile gelinmesi gereken  bir konserdi.

Yazıyı yine Manowar'ın sözleriyle kapatalım...

High and mighty alone we are kings
Whirlwinds of fire we ride
Providence brought us the crown and the ring
Covered with blood and our pride

Umarız metalin kralları ile tebaası bir kez daha ve bu sefer nahoş bir olay olmadan bir araya gelirler... Ve kimbilir belki dünya gözüyle bir kez daha görürüm ben de...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akreplerin İstilası - Scorpions İstanbul'da

Wishbone Ash İstanbul'daydı...

Megadeth'in İstanbul Macerası