Kayıtlar

Temmuz, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Deli İhtiyarın İstanbul Güncesi... Bir Neil Young Gecesi

Resim
Bir adam düşünün. Yaşı 70'lerine az kalmış. Bugün Rock diye adlandırılan müziğin her noktasını bir şekilde etkilemiş. 50 yılda neredeyse her yıl albüm yapmayı sürdürmüş. Fikirlerini en sivri şekilde söylemiş. İlk günden itibaren sadece bir müzik insanı değil politik bir figür olmuş. Her şarkısında bir hikayeyi ve da bir umudu dillendirmiş. Sürekli üretmiş, inatçı, yeniliklere açık ama eskinin güzelini yeniye değişmeyen, aktivist kendi şahsına münhasır bir adam. Yaşına rağmen o kadar hayatın içinde ve o kadar doğru bildiğinin izinde gitme derdinde ki bu yaşında Kickstarter'da yatırım sermayesi yaratıp daha iyi ve kaliteli müzik dinlenecek bir platform, bir teknoloji oluşturabilmiş birisi. İşte bu adam Neil Young. Benim gibi bir çok Rock müzik dinleyicisi için 1968 ve sonrası çokça bilinir de 68 öncesi oldukça flu bir dönemdir. Örneğin herkes Mr.Tamburine Man'i bir Bob Dylan parçası olarak bilir. Ama şarkı 1963'de Byrds'in ilk albümündedir ve bu albüme ismini vermiş

"Siz İsteyin Biz Çalalım"ın En Global Hali... Metallica By Request

Resim
Dünyanın herhangi bir yerinde Rock müzik hele hele Heavy Metal dinliyorum diyen birinin mutlaka bir Metallica anısı vardır. Ben ilk dinlediğim zamanı gayet iyi hatırlıyorum. Türkiye'de basılı albüm bulmanın hayal olduğu, topu topu 6-7 basılı albüm olduğu zamanlar. O yıllarda Dire Straits, Pink Floyd, Deep Purple, Led Zeppelin, Sabbath, Maiden gibi hard rock ağırlıklı ve sayısı pek de fazla olmayan grubu yeni yeni tanıyoruz. Diğer taraftan Punk diye bir şeyin olduğunu az çok duymuşuz. Bir iki Sex Pistols parçası öğrenmişiz. Sex Pistols'un anarşist tavrı ile hard rock'un ağır abi halleri arasında gidip geliyoruz. Metallica Master of Puppets'ı çıkarmış ve bir şekilde kaydedildiği bir kaset elime geçmiş. Kaseti walkman'a taktım ve bir anda daha önce hiç duymadığım, tanımadığım yeni ve her yerinden yer altı kokan, sert bir "şey"le karşılaşmıştım. Sözler, müzik her şey yeni ve el yordamı hissettiğimiz bir isyanın en saf ve sert haliydi o an benim için. O güne ka

YavuzFest - Yavuz Çetin'in Ruhuna Şarkılar...

Resim
Üniversitenin ikinci yılının başlarıydı. İstanbul'a küçük bir hafta sonu kaçamağı yapmıştım. İstanbul'da evinde kalacağım arkadaşım neredeyse 1 yıldır, "Amerika'dan gelmiş bir gitarist var burada barlarda çıkıyor. Acayip bir adam." deyip duruyordu. Bütün gün Beyoğlu sokaklarını arşınlayıp dolaştıktan sonra akşam beni bir bara götürdü (sanırım Kemancı'ydı ama hala ismi aklımda değil). 18 yaşına girmeden barlara girmiş ve oturup kalkmış olanlar bilir ki 18 yaşını geçince barda kendini biraz eski hisseder, "ağır abi" takılırsın. Hele biraz müzikle uğraşmış, bir kaç yerde çalmışsan kapıdan girince küçük dağları sen yaratmışsın gibi gider biraz arkada takılırsın ki sonradan mekan hakkında, çalanlar hakkında filan atıp tutabilesin. Biz de öyle yaptık tabii. Zaman geçti ve grup sahneye çıktı. Elinde bir Fender Stratocaster ile zayıf, uzun saçlı, hafif Amerikan yerlisi tipli birisini gösterdiler bana. "Bak işte Amerika'dan gelen adam bu diye."