Kırkı Çıktıktan Sonra (Ocak 2023'ün İkinci Haftasında Müzikte Olan Bitenler)


Bu yazı 31.03.2023 tarihinde reportare.com'da yayınlanmıştır.

Bu yazı 40 gün bekledi. Zira bu topraklardaki tüm halkların ve inanışların birleştiği yerdir “kırk”. Bu topraklarda doğumların ve ölümlerin sonrasında sevincin de acını da sağıltacağı varsayılan, tılsımlı kabul edilen bir sayıdır. Bir önceki yazımı bitirirken olacaklardan habersiz bir hafta 10 gün müsaade istemiştim sizlerden. Hatta siz bu yazıyı okurken ben bu okuyacağınız yazının hazırlıklarına başlamıştım bile. Ancak kim bilebilirdi ki tüm ülke olarak enkaz altında kalacağımızı, sesimizi duyanlar ve duymanlar olduğunu, dostlarımızı, akrabalarımızı ya da yüzünü hiç görmediğimiz ve görmeyeceğimiz, adını hiç bir zaman bilemeyeceğimiz “resmi rakamlara göreon binlerce canımızı kaybedeceğimizi, milyonlarca insanımızın bugüne kadar hayatı boyunca üst üste koyduğu her şeyi kaybedeceğini. O yüzden acımızı sağaltalım istedim. Zaten göçük altında kalmış hayatlarımız içine değil müziği, akşam başımızı soktuğumuz evimizden, soframıza koyduğumuz yemeği yiyebiliyor olmaktan bile utanır hale gelmişken hayatın içine alabileceğimiz ne kalmıştı ki?

Hoş, unutmaya mahir bir halkız biz diğer taraftan. Üstümüze çökmüş betonlara “bizi kurtarmak” adına konulan sandıktan yapılma domuz damı destekler ile hızlıca çıkıp daha o “tılsımlı kırkı” çıkmadan başka gündemlerimiz oldu çok şükür. Açılan o dehlizden gelen beton tozuna bulanmış taze hava ile nefeslenip, içinde olduğumuz enkazı unutarak, o enkazdan kurtulmuşçasına değişti gündemimiz. Bu haldeyken akıl sağlığımızı korumak için yine sığınmamız gereken bir şeylere ihtiyaç duymamız da kaçınılmaz. İşte bu yazı, benim gibi aklını kafatasında tutmaya çabalayanlar ve iyileşmek için sığınacak bir yer arayanlar için yazıldı. Bu akıldan ve izandan uzak günlerde kendi aklımız ve izanımızı koruyabilmek için sığınılacak bir yerler önermek için olacak bu yazı. Hayatın hala devam ettiğini bize hatırlatarak bu akışa yavaş yavaş katılmamızı sağlayak diye umut ediyorum bu yazıda önereceğim kayıtların. Tıpkı bir önceki yazımda olduğu gibi yine bu yıl çıkan albümlerden yaptığım seçkiler var bu yazıda da. Zaman akışını ve kendi ritmimi bozmamak için kaldığım yerden yani 2023 Ocak ayının ikinci haftasında çıkan albümler ve EP’lerden oluşuyor buradaki öneriler de. Günümüz hızlı dünyasında yazılmadan bayatladı da diyebilirsiniz tabii. Ancak, okudukça aslında pek de farkında olmadığınız, belki de bu süreçten sonra da farkına varamayıp ıskalayacağınız ama belki de sizi iyileştirmeye aday bir çok şey bulacağınızı umut ediyorum. Yazı, bu dönemde bir kaç kez tarafımdan yıkılıp yeniden üretildi. Bu süreçte, artık bünyemin kabul etmediği olaylar oldukça bu yazı için yaptığım dinlemelere sığındım. Bana iyi geldi. En azından şimdilik. Umarım sizlere de iyi gelir.

Bu yazıda da öncelikle Türkiye sınırlarından bir ilk albümle başlayayım. Bu yeni çıkış İstanbul semalarından ve bilindik isimlerden değil. Ankara’nın yeraltı barlarından doğan bir kayıt. Ankara’lı stoner ve psychodelic rock grubu Strider’ın ilk albümü Midnight Zen çıktı. Strider vokalde Atılım Karaca, gitarlarda Selçuk Çelebi ve Yiğit Çiçek, bas gitarda Sertuğ Kostik ve davulda Mertcan Kabaş'tan oluşuyor. Albümde 5 şarkı var ve toplamda 35 dk.’lık bir albüm. Çok uzun bir kayıt olmasa da albümün yurtdışında benzer türde çıkan albümlerden aşağı kalır hiç bir yanı yok. Besteler bence gayet başarılı. Vokaller, gitarların tonları, bas gitarın yürüyüşüyle oluşan groove gerçekten iyi. Albümde tek sevmediğim yer davul kayıtları. Sanki müziğin üstüne sonrada yapıştırılmış gibi. Stoner rock albümlerinde biraz tozlu bir kayıt yapılır genelde groove etkisini arttırmak için ama burada bu durum besteleri boğar hale gelmiş. Ancak, bu tür kayıtlar artık dünyanın her yerinde benzer sorunlar içeriyor ve albüm buna rağmen değerinden hiç bir şey kaybetmiyor. Kapak resmi ve tasarımı da bence oldukça iyi. İşin asıl üzücü kısmı bu albümü yabancı siteleri tararken öğrenmiş olmam. Ülkede bir tek Açık Radyo albümü fark edip grubu da davet etmiş. Onun dışında neredeyse hiç bir şey bulamadım. Yurtdışında ise albüm hakkında yeraltı bloglarda yer almış ve bir çok stoner ve psychodelic listeye girmiş. Ellerine sağlık hepsinin. Ben stoner rock’a çok bayılan birisi olmamakla beraber bu albümü sanırım saykodelik tarafı nedeniyle oldukça beğendim. Rock seviyorsanız bence mutlaka kulak kabartın. Pişman olmayacaksınız. Ankara’ya gittiğimde grubu canlı olarak da izlemek istiyorum aslında. Bence kafaları oldukça ilginç ve sahneye bunu nasıl yansıttıklarını merak ediyorum. Ankara’da olup bu yazıyı hasbelkader okuyanlar da bence bunu bir denesin derim.


Türkiye’den Atlantik ötesine geçmem gerekiyor şimdi. Çünkü, belki de gelecek dönemin eski usul rock ve Americana müzikte en büyük yıldızlarından biri olmaya aday 21 yaşında gencecik bir adamın ilk albümü. Bu genç adamın ismi
Myron Elkins. Albümünün ismi ise Factories, Farms & Anfetamines. Albüm bence bu yıl bir çok rakibinin içinden de önemli bir farkla öne çıkacak bir albüm. Şarkıları dinlerken oldukça modern gitar ve ritm seslerine rağmen Dylan’ın Johnny Cash’in rüzgar gibi estiği 60’ların ortasındaki folk rock dönemine gidiyor insan. Bu histe Elkins’in yaşını hiç göstermeyen oldukça enteresan sesi çok etkili. Bu yaşlı es bu genç adamdan nasıl çıkıyor diye düşünmeden edemiyorsunuz. Bu albümü bence kesinlikle dinlemelisiniz. Hem Elkins’in sesi ile yaşadığınız bu curcunadan bir süreliğine de olsa uzaklaşacak hem de bu sesi dinledikçe ve gitarı kullanışına çok şaşıracaksınız. Bence bu genç adam gelecekte bu türün en önemli yıldızlarıdan biri olacak. İlk takip eden siz olun. Unutmayın Warner ve Elektra birisine boşuna yatırım yapmaz. Dinleyin, anlayacaksınız.

 


Şimdi biraz rock’dan caz’a doğru uzanacağım. Yine bu yılın bence oldukça iyi albümlerinden biri de yine bu dönemde bizlerle buluşmuş, Kovacs’ın Child of Sin albümü. Kovacs Türk seyircisi ve dinleyici tarafından bilinen bir müzisyen. Bir çok kez Türkiye’de konserler vermis. Hatta bu yıl İKSV Caz Festivali kapsamında Okay Temiz ile sahne de alacak. Albümde gerçekten boş şarkı yok. Albümün bütünlüğü de çok iyi. Şarkı sıralamaları da çok iyi yapılmış. Albüm başlayıp öyle bir bitiyor ki insan neden bitti ki şimdi diyor ister istemez. Kovacs’ı Amy Winehouse ile karşılaştıran çok ama bence bambaşka bir tarzda söylüyor şarkılarını. Öyle ki, albümü dinlerken 10 şarkıdan 6 şarkıyı kendi uzun listeme almışım. Benim seçtiğim o altı şarkı Fragile, Goldmine, Child of Sin, Freedom, Not Scared of Giants ve Mama. Freedom’daki oryantal yapı oldukça keyifli ki ben genelde oryantal yapı kullanımlarının çok sırıttığını düşünür ve sevmem ama bu şarkıda oldukça iyi oturtmuşlar. Albüme adını veren Child of Sin şarkısında Rammstein’dan Till Lindermann’da konuk vokal. İkisinin uyumu gerçekten çok başarılı.



Yazının devamında bir kaç caz albümüne de dikkat çekeceğim. Zira o albümlerin de aslında Kovacs’ın albümünden aşağı kalır yanı yok kendi müzik dilleri açısından. Ancak, şimdi Ukrayna’nın bombalar ve tanklar altında ezilen topraklarından çıkmış çok yetenkli bir progresif rock grojesini anlatmam gerek. Bu projenin sahibi Ukraynalı Anthony Kalugin. Projenin adı ise Sunchild. Anthony Kalugin’in ismin progresif rock dünyasını yakından takip edenler küçük bir topluluk Karfagen isimli grubundan bilecektir. Sunchild ise Kalugin’in yine Ukraynalı bir grup müzisyenle gerçekleştirdiği bir yan progresif rock projesi. Yan proje demem size yanıltmasın. Bu albüm Sunchild prjesi ile çıkardığı 9. albüm. Albümün ismi ise albümdeki şarkılar (benim tefrikalar ve bu yazı gibi) gibi oldukça uzun, Exotic Creatures and a Stolen Dream. 56 dakikalık albüm sadece 4 şarkıdan oluşuyor. Bu şarkılardan Life Lines, toplam 7 bölüm ve 26,5 dakika. Northen Skies ise 4 bölüm ve 14,5 dakika. Ancak, her iki şarkı da muhteşem. Besteler çok iyi, kayıt ise şahane. Life Lines başlar başlamaz size içine çekiyor ve o sürenin nasıl geçti anlamıyorsunuz. Geçen yıl Karfagen’in albümüne de bayılmıştım ama bu albüm kayıt ve prodüksiyon açısından o albümden daha temiz. Ben bu albüme bayıldım. Şarkıların sürelerine takılmadan bir şans vermenizi şiddetle öneririm. Pişman olmayacağınızı düşünüyorum, hele progresif rock, özellikle 70’lerdeki Camel, Caravan, Yes dönemini seviyorsanız.



80’lerin arena rock ve hard rock dönemini özleyenleriniz var mı bilmem ama Estonya’da bu döneme özlem duyanlar bir araya gelerek First Night isimli bir grup oluşturmuş ve 2023 Ocak ayının ikinci haftasında ikinci albümleri Deep Connection’ı çıkarmış. Albümü dinlemeye başlar başlamaz pantolonunuzda pileler, omuzlarınızda vatkalar oluşuyor. Tamamen 80’lerin Journey, Def Leppard, Foreigner, Boston’un hem stadları, hem plakçı raflarını hem de MTV’yi salladığı döneme dönüyorsunuz. Albüm tam bir zamanda yolculuk. Şarkıları dinlerken bilmiyor olsanız grubun Estonya grubu olduğuna inanmanız mümkün değil. Albüm yeni bir şey vadetmiyor ancak bestelerin hepsi çok iyi ve prodüksiyon da başarılı. Vokaller tam o dönem vokalleri. Gitarı kullanışları ve ritmler oldukça başarılı. Ahir zamandan uzaklaşmak istediğinizde size bir saatliğine de olsa bunu sağlayacağını garanti edebilirim.



Sert çocukların dünyasında ise bu haftanın ağır topu tabii ki Obituary’ydi. Death Metal’in kurucularından biri olan grubun 6 yıl aradan sonra çıkardığı yeni albümü Dying of Everything’de 2023 Ocak ayı içinde raflarda yerini aldı (evet bizim zamanımızda albümler raflarda yerini alırdı). Mevcut death metal albümlerini dinlediğinizde bu albüm biraz thrash metal’e kayıyor diyenler çıkacaktır mutlaka. Dünyada da kimi eleştiriler albümün iyi ama standart dışı olmamasından dem vurulmuş hep. Ben albümü gerçekten beğendim. Artık eskisi kadar sert metal türlerini sürekli dinlemesem de bu albümdeki özellikle bas gitar işleyişi ve gitar kullanımlarını oldukça başarılı. Gerçekten iyi riff’ler bularak sırf tipik death metal tematiği içinde bu riff’leri öldürmemiş gayet güzel işlemişler. Death Metal içinde gittikçe artan teknik gösterme çabalarına hiç bulaşmayıp şarkıları en basit hallerinde tutmayı başarmışlar. Bunu yaparken de riff’lerin üzerine oldukça sağlam ana gitarlar oturtmayı başarmışlar. My Will to Live’de bunu çok iyi duyabiliyorsunuz mesela. Ortada öyle şirret bir solo olmamasına rağmen zaten türün temel özelliği olan atmosfer üretimini çok iyi tamamlamış. By the Dawn’da da aynı şeyi duyuyorsunuz. Albümün bence en iyi şarkısı Barely Alive, The Wrong Time ve By the Dawn. Sert müzik sevenlerin bu yıl listelerinde olacağını düşündüğüm bir albüm bu. Bence o listelere girmeyi de sadece bir Obituary albümü olduğu için değil iyi bir albüm olduğu için hak ediyor. Bir önceki yazımda bu albümü merakla beklediğimi yazmıştım. Beni düş kırıklığına uğratmadı.



Bu hafta yayınlanan bir kaç güzel 45’likler ile ilgili de size haberdar etmem iyi olur sanırım. Zira gerçekten enteresan tekliler yayınlandı bu hafta içinde. Bunlardan en bizden olanı Hollanda’dan Altın Gün’ün Rakıya Su Katamam teklisi. Ben Altın Gün’ün Anadolu rock düzenlemelerini sevenlerdenim. Türün gücünün ne kadar evrensel ve zamandan bağımsız olduğunu göstermesi açısından da dinlemesi ayrı bir keyif. Teklinin 2. şarkısı da Leylim Ley. Su katmadan içiniz, pardon dinleyiniz. 😊

Bu hafta çıkan diğer ilginç teklilerden biri ise post punk dönemini başlatan gruplardan biri olan Public Image Ltd. (PiL)’in Hawaii teklisi. Ben şarkıyı beğendim. John Lydon yine pek enteresan söylüyor. Bir başka ilginç tekli ise thrash ve endüstriyel metal’in önemli gruplarından Prong’un Breaking Point teklisi. Şarkı gerçekten çok iyi. Ancak benzer bir şeyi Mansekin’in yeni teklisi Gossip için söyleyemeyeceğim. Tekliyi benim için ilginç yapan şey şarkıda Tom Morello’nun konuk olarak gelip gitar çalması. Şarkıyı sevemedim ama Tom Morello bence 2000’lerde beni en heyecanlandıran gitaristlerden biri. Onun hatırına bir kulak kabartın.

Bu hafta (yani 2023 Ocak ayının ikinci haftasında) çıkan albümleri türlerine göre listelemeye geldi sıra. Bu listede gözüme çarpan bazı albümler hakkında da kısa kısa bilgiler vermeye çalışacağım. Çünkü burada da çok özel albümler var aslında. Geçen haftaki tür sıralamasına uyarak listelemeye çalışacağım. Özellikle caz ve klasik müzik sevenlerin çok keyif alacakları albümler bulacaklarını düşünüyorum. Rock ile ilgili listelerde ise adını bile bilmediğimiz bazı gruplara denk geldim. Meraklılarının kaçırmamasını öneririm.

Caz:



Rachael & Vilray - I Love A Love Song!: 1930’lar ve 1940’lar caz müziğini sevenler bu albümü kaçırmasın. Caz ve Americana vokalisti Rachael Price ile caz gitaristi Vilray ikilisi çoğunlukla Vilray’ın bestelerinden oluşan bir seçki oluşturmuş. Şarkılar yeni ama tamamen 1930 ve 40’lar caz ve blues döneminin şarkıları tadında. Rachael Price’ın şahane bir sesi var ve çok muhteşem şarkı söylüyor. Albümü dinlerken gerçekten Amerikan filmlerindeki swing yapılan gecelere dalıyorsunuz. İkili çok sağlam bir ekiple kaydetmiş albümü. Albümün kayıtları da çok temiz. Bu sayede vokallerin muhteşemliği size daha bir sarmalıyor. İster caz sever olun ister olmayın bu albüme mutlaka zaman ayırın derim. Yüzünüzde istemsiz bir gülümseme oluşacak.

Gabi Hartmann - Gabi Hartmann: Gabi Hartmann genç bir Fransız kadın vokal, gitarist ve besteci. Çok yumuşak ve kendine çeken enteresan bir sesi var. Bu albüm kendisinin ilk albümü. Müziğinde Afrika ve Güney Amerika ritmlerinin etkisi hissediliyor. Hatta Güney Amerika müziğine olan merakı nedeniyle Portekizce bile öğrenmiş. Halen İngiltere’de etnik müzik eğitimi de alıyor ve müzik yanında felsefe eğitimine de devam ediyor. Yine de o Fransız usulü gırtlaktan gelen sesi de duyuyorsunuz. Albümü dinledikçe sesindeki sakinlik ve o Fransız tarzı sizi ister istemez içine çekiyor. Ben biraz Fransız Norah Jones tadı da almadım değil. Sakinleşmek ve bugünün curcunasından kurtulup sığınmak için birebir bir albüm. Albüm bittiğinde kendinizi gerçekten hafiflemiş hissediyorsunuz.

Sunday Morning Orchestra - Red Roses or Fallen Leaves: Sunday Morning Orchestra Almanya’dan bir ikili. Kontrabasda Oli Zoglauer, vokal ve gitarda ise Maleen Schulz’dan oluşuyor. Her iki müzisyen de oldukça genç ve müziklerini garaj caz olarak adlandırıyorlar. Schulz’un şahane bir sesi var. İkilinin uyumu ise gerçekten çok iyi. Şarkılarını İngilizce seslendiriyorlar. Albümü dinlemeye başlar başlamaz istemsiz şekilde tempo tutmaya başlıyorsunuz. Yüzünüze de istemsiz bir gülümseme oturuyor. Sıcakcık bir albüm. Sadece kontrabas, gitar ve vokal ile üretilmiş oldukça minimalist bir albüm olsa da müzikleri bence hiç o minimalizme uymayacak kadar büyük. Sadece caz sevenler değil iyi müzik seven herkesin seveceğini düşünüyorum.

Gaia Wilmer Large Ensemble - Folia: The Music of Egberto Gismonti: Big Band caz artık 40’lar ve 50’lilerdeki popülerliğinde değil. Ancak, bu albüm özellikle caz sevenlerin bu özlemini giderecektir. Brezilyalı saksafon ve nefesli sazlar ustası Gaia Wilmer yine Birezilyalı besteci Egberto Gismonti’nin 70. Doğum yılı anısına Gismoldi’nin bestelerinden oluşan bir seçkiyi büyük bir orkestra oluşturarak kaydetmiş. Bestelerin orkestra ile nasıl büyüdüğünü dinlerken big band’lerin gücünü ve etkisini tekrar hatırlıyor insan. Albümün big band dünyasında pek görülmeyecek şekilde, bir kadın grup lideri elinden çıkması da bence ayrıca dikkat çekici. Albümün kayıtları da çok kaliteli. Her estrumanın yaptığını detaylı şekilde duyabiliyorsunuz. Caz sevenler bence kaçırmamalı.

Zeñel - 5ive: Zeñel elektronik ses örnekleri üzerine caz emprovizasyonları yapan enteresan dört kişilik bir İngiliz grubu. Emprovizasyonları oldukça etkileyici. Elektronik ses örnekleri kullanırken drum machine gibi yapay ritmler kullanmayıp gerçek davul kullanmalaır müziklerini çok keyifli hale getirmiş. Yeni dönem cazdaki eğilimleri takip etmek isteyenler ve nefesli aletlerde iyi emprovizasyonlar dinlemek isteyenler bence bu albümü mutlaka dinlemeli.

Emil Strandberg – Tompoem 2021-2022: İsveçli trompetçi Emil Strandberg’in albümü. Ben cazdan çok anlamasam da bu albüme gerçekten bayıldım. Albümün adından da anlaşılacağı gibi trompetin tonlarından çok güzel şiirler üretmiş. Beraber çaldığı ekip de buna çok güzel uymuş. Bence kaçırılmaması gereken çok naif ve güzel bir albüm.

Ornette Coleman - Ornette at 12, Crisis to Man on the Moon Revisited: Bu tam bir arşiv albümü. Coleman’ın 1956’da 7 ay içinde verdiği iki konserden oluşan kayıtları içeriyor. Coleman’ın yeni kayıt yapmadığı bir döneme denk gelmesi açısından diskografisindeki bir boşluğun bir kısmını doldurur nitelikte. Caz müziği ile derinlemesine ilgilenen ve arşivciliği sevenler için nokta atış bir albüm.

Leif Shires - Beautiful Love: Leif Shires Amerikalı bir trompet sanatçısı. Albüm genellikle çeşitli caz standartlarının Leif’in yorumlamalarını içeriyor. Oldukça enteresan ve önemli bir ekiple beraber kaydetmiş albümü. Davulda Pat Mathaney Band’in davulcusu Danny Gottlieb, kontrabasta Jacob Jezioro, piyanoda önemli bir stüdyo müzisyeni olan Pat Coil var albümde. Zaten oldukça iyi müzisyenlik olduğunu duyuyorsunuz albümde. Ben bu tür düzenleme albümlerinden fazla keyif almasam da albümde iyi kotarılmış ve düzenlenmiş şarkılar var.

Enrico Pieranunzi Trio & Orchestra - Blues & Bach - The Music of John Lewis: İtalya’nın en önemli caz piyanistlerinden Enrico Pieranunzi kendi triosu ile İtalyan Flarmoni Orkestrası’nın gücünü birleştirerek Amerikalı büyük caz pianisti John Lewis’in bestelerini kaydetmiş. Pieranunzinin klasik müzik etkisi yüksek caz piyanosu ile yapılan orkestrasyonlar ile oldukça enteresan bir albüm olmuş. Yer yer bir klasik müzik kaydına dönüşmüş. Cazseverlerin olduğu kadar klasik müzik sevenlerin de beğeneceğini düşünüyorum.

Federico De Biase - Icarus: İtalyan caz piyanisti Federico De Biase’nin üçüncü solo çalışması bu albüm. Tamamen kendi piyano emprovizasyonlarından oluşuyor. Oldukça deneysel bir albüm. Ancak, ses ve emproviasyon denemeleri yaparken kontrolden çıkıp birbiri ile bağımsız, ruhsuz bir denemeler bütünü sunmuyor kayıt. Cazseverler, özellikle emrovizasyon sevenler bu albüme göz atabilirler. Bu arada her dijital platformda yok albüm.

 

Klasik Müzik:



Bu hafta klasik müzik sevenler özellikle operaseverler için gerçekten verimli bir hafta.

Neil Rolnick - Lockdown Fantasies: Neil Rolnick elektronik ekipmanları kullanarak elektronik ve yarı akustik müzik yapan Amerikalı bir besteci ve piyanist. Bilgisayar ve dijital sesleri ilk kullanan müzisyenlerden. Rolnick, Lockdown Fantasies’de oldukça akustik ve piyano ağırlıklı bir müzik üretmiş. Pandemi döneminin kendine hissettirdikleri üzerine bir saatlik bir yapıt oluşturmuş. Bu albümü caz mı yoksa klasik müzik olarak mı değerlendirmek gerek bilemiyorum ama her iki türü sevenler için de bence değerli bir albüm. Besteler oldukça etkileyici.

Renée Fleming & The Metropolitan Opera - Greatest Moments at the MET: Büyük Amerikalı soprano Renée Fleming’in New York Metropolitan Operası’ndaki çeşitli performanslarının toplandığı bir albüm bu. Fleming’in sesine hayran kalmamak mümkün değil. Figaro’nun Düğünü, Otello, La triviata, Eugene Origin gibi bir çok önemli opera eserinin sahnelenmesi sırasında kaydedilen performanslardan oluşuyor. Her ne kadar tek bir eserin kaydı olmasa da operaseverlerin kaçırmaması gerekir bence.

Véronique Gens, L'Orchestre National De Lille & Alexandre Bloch - Poulenc: La Voix Humaine: Fransız soprano Véronique Gens’in Alexandre Bloch yönetimindeki Lille Milli Orkestrası ile birlikte Fransız besteci Francis Polenc’in La Voix Humaine’nin opera versiyonunun kaydı. Eser oldukça avangart bir eser. Bana oldukça farklı geldi ama operaseverler Gens’in sesi için bile dinleyeceklerinden eminim.

Dutch National Opera & Ensemble Musikfabrik & Otto Tausk & Julia Bullock & Roderick Williams - Michael Van Der AA: Upload: Operaseverlerin kesinlikle göz atması gereken bir albüm bu kayıt. Hollanda Milli Operası modern dönem bestecilerinden Hollandalı Michael Van Der AA’nın Upload operasını kaydetmiş. İnsan dinlerken progresif klasik müzik de olur muymuş sorusunun cevabını buluyor bu kayıtta. Klasik müziğin yeni dönem labirentlerinde dolaşmak isteyenlerin kesinlikle ilgisini çekecektir.

Patrick Kabongo Mubenga, Emmanuel Franco, Eugenio Di Lieto, Luiza Fatyol, Adina Vilichi, Luciano Acocella, Kraków Philharmonic Chorus & Kraków Philharmonic Orchestra - Auber: Le Philtre: Krakow Filarmoni Orkestrası’nın Fransız besteci Daniel Auber’in Le philtre operasının canlı kaydı. 2 CD’lik, 2 saati bulan kayıta rağmen Auber’in marş tadındaki müziği ile coşmamak pek mümkün olmuyor. Operaseverlerin ilgi göstermesi gereken bir kayıt bence. Çok enetresan bir kadro var zira kayıtta.

Ural Philharmonic Orchestra / Dmitry Liss / Andrei Korobeinikov - Prokofiev: Piano Concerto No. 2; Symphony No. 2: Ural Filarmoni Orkstrası, şef Dmitry Liss yönetiminde Rusların önemli klasik müzik piyanistlerinden Andrei Korobeinikov ile birlikte Prokofiev’in 2. Piyano Konçertosu’nu ve 2 Numaralı Senfonisi’ni kaydetmiş. Konçertonun 2. Bölümü gerçekten keyifli icra edilmiş. 

David Cooper / Alexander Kerr / Orion Weiss - Berkeley, Brahms, Leshnoff: Horn Trios: Korno sanatçısı David Cooper, kemacı Alexander Kerr ve piyanist Orion Weiss’in bir araya gelerek kaydettikleri bir çalışma bu. Kayıtta Lennox Berkeley’in violin, korno ve piyano için üçlemesini, Brahms’ın E-Falt Majör Korno 3’lüsü için bestesi ve Jonathan Leshnoff’un yine korno triosu için bestesini çalmışlar. Küçük topluluklarla icra edilen klasik müzik bestelerini sevenler için.

Timothy Ridout, BBC Symphony Orchestra & Martyn Brabbins - Elgar: Viola Concerto; Bloch: Suite for Viola and Orchestra: İngiliz şef Marty Brabbins’in yönettiği BBC Senfoni Orkestrası ile genç ve ödüllü viyola sanatçısı Timothy Ridout’un Edward Elgar’ın viyola konçertosu ve Ernest Bloch’un Viyola ve Orkestra için Suiti’nin kaydı. Ridout’un viyolası gerçekten içinize işliyor. Çok etkkileyici. 

Harmonie Universelle & Florian Deuter & Mónica Waisman - Biber: Sonatæ tam aris, quam aulis servientes: Alman klasik müzik topluluğu Harmonie Universelle viyola sanatçıları Florian Deuter ve Monica Waismann ile birlikte Avusturyalı besteci Heinrich Ignaz Franz von Biber’in sonatlarını kaydetmiş. Kayıtlar gerçekten çok parlak ve iyi kaydedilmiş. Özellikle 17.yy dönemine ve küçük topluluklarla icra edilen klasik müzik eserlerine meraklı olanlar bu kaydı dikkate almalı. Ben icra dışında kaydın kendisini de çok beğendim.

The King's Singers & Fretwork - Tom & Will: Weelkes & Byrd, 400 Years: The King’s Singers aslında Cambridge’daki King’s Collage’dan doğan bir akapella grubu. Bu kaıytta da 16. Yüzyıl İngiltere’sinden besteciler William Byrd ve Thomas Weelkers’ın şarkılarını söyleyip kaydetmişler. Rönesans müziği sevenlere.

Stile Antico - The Golden Renaissance: William Byrd: 18. Yüyıldan öncekki dönemlere ait vocal müziğinin icrasına yönelmiş olan İngiliz Stile Antico vocal grubu 16. Yüzyıl rönesans dönemi İngiliz bestecisi William Byrd’ın şarkılarını söyleyip kaydetmiş. Dönemin meraklılarına.

Benjamin Alard - The Couperin Family: Fransız org sanatçısı Benjamin Alard’ın Fransız barok dönem bestecisi Louis Couperin’in bestelerini seslendirdiği oldukça uzun bir kayıt bu kayıt. Barok dönem müziğini sevenler, klavsen ve org sesini beğenenler bu kaydı da seveceklerdir.

Richard Stoltzman, Royal Scottish National Orchestra, Alexander Jiménez & George Manahan - Anthony Iannaccone: Looking Back, Moving On: Amerikalı besteci Anthony Iannaccone’nin bestelerinden oluşan 2 CD’lik bir kayıt bu. Kaydın isminde her ne kadar ünlü klarnet sanatçısı Richard Stoltzman’in ve ünlü şef George Manahan’ın ismi geçse de bu ikili sadece kaydın 2. CD’sinde Varşova Flarmoni Orkestrası’nın besteciye ait Klarnet ve Orkestra için konçertosunun kaydında var. Bu kayıt dışındaki tüm kayıtlar Alexander  Jiménez yönetimindeki İskoçya Milli Kraliyet Orkestrası tarafından icra edilmiş. Modern klasik müzik bestecileri ile ilgili olanlar için.

Rock:



Bu bölümde çok fazla çıkan albüm var ama ben her zamanki gibi benden 5 üzerinden 2 ya da 2,5 puan ve üstü almış albümleri listeleyeceğim. Yukarda bahsettiğim albümler üzerinde bir şeyler söylemeyecek olsam da burada bazı albümler ile ilgili kısa bir kaç şey söyleyebilirim. Ancak her albümün yanına puanlarını da belirteceğim. Burada da enteresan albümler var.

Myron Elkins – Factories, Farms and Amphetamines (ABD / Americana, Alternative Country, Country Rock) - 4/5

Sunchild – Exotic Creatures and a Stolen Dream (Ukrayna / Progressive Rock) – 4/5

First Night – Deep Connection (Estonya / Hard Rock, AOR) - 3/5

Strider – Midnight Zen (Türkiye / Psychodelic Rock, Stoner Rock) – 2,5/5

Altın Gün – Rakıya Su Katamam (single) (Hollanda / Anadolu Rock, Psychodelic Rock) - 3/5

Public Image Ltd. (PiL) – Hawaii (single) (İngiltere / Post Punk) - 3/5

Maneskin – Ghost (single) (İtalya / Hard Rock, Pop Rock) - 2/5

Will Wood – In Case I Die (live): Will Wood Amerikalı bir müzisyen ve komedyen. Gitar, piyano ve ukelele ile 2022 yılı içinde ABD’de verdiği tek kişi konserlerden oluşan bir kayıt bu. Oldukça keyifli ve oldukça uzun olmasına karşın hiç sıkmadan dinleyebiliyorsunuz albümü. Şarkılar gerçekten iyi ve özellikle piyano performanslarını da oldukça beğendim. Wood bir söyleşisinde bu albümün son albümü olacağını söylemiş ama belli mi olur. Bence devam etmeli. Eğlenceli bir müziği var. Dinleyin, pişman olmayacaksınız. (ABD / Indie Folk, Folk, Alternative Rock) - 3/5

Wucan – Live at Deutschlandfunk (Live, Isernhagen, 2021): Jehtro Tull ve Heart bir araya gele nasıl müzik yapardı acaba diye bir soru varsa kafanızda Wucan’ı mutlaka dinlemelisiniz. Grup 2011 yılında Almanya’da kurulmuş. Grubun hem vokalisti hem de ritm gitarcısı Francis Tobolsky çok enteresan bir kadın vokal. Ayrıca, şarkılarındaki tıpkı Ian Anderson’un tarzındaki flütü de kendisi çalıyor. Taş gibi müzikleri var. Müzikleri çok enerjik ve Tobolsky’nin sesi çok enteresan. Vokallerinde bazen Doro’yu bazen Ann Wilson’u duymamak mümkün değil. Bu albüm grubun Isenhagen’de 2021’de verdiği konserin kaydı. Yeni bir albüm olmasa da ben beğendim. Özellikle eski usul hard rock özleyenler ve Jethro Tull sevenler bu albümü kaçırmamalı. (Almanya / Hard Rock) - 3/5

Screamer – Kingmaker: Son dönemde eski usuk hard rock ve heavy metal’e dönüş yapan gruplar artmaya başladı. Özellikle İskandinav ülkelerinde gittikçe yaygınlaşan bir durum bu. Screamer’da böyle bir grup. İsveçli grup tamamen 80’ler tadında hard rock/heavy metal yapıyor. Bu albüm grubun konser kayıtları hariç 5. albümü. Taş gibi albüm yapmışlar. Gitar kaıytları daha iyi olsa baya baya iyi albüm olacakmış. Benim gibi o dönemde yapılan müziği özleyenlerin bu albümden çok keyif alacaklarından eminim. (İsveç / Hard Rock, Heavy Metal) - 3/5

Solstice – Light Up: Solstice aslında 1980’de kurulmuş ancak bir çok kez müzik yapmaya ara vermis bir İngiliz progresif rock topluluğu. Albümlerinin arasındaki uzun süre nedeniyle dikkatlerden kaçmış olsa da çok başarılı müzikleri var. Bu sefer kendileri için kısa sayılabilecek bir zaman aralığı sayılabilecek 2 yıldan sonra Light Up albümü ile karşımızda. Albüm tipik bir İnigliz progresif rock albümü. Çok iyi bir bas ve davul yapısı, çok başarılı melodiler ve melodi geçişleri ve yüksek enerji vaad ediyor. Progresif rock sevenlerin kesinlikle dinlemesini öneririm. Pişman olmayacaklar. (İngiltere / Progressive Rock) - 3/5

Damanek – Making Shore: Damanek 2018’de ortaya çıkan bir İngiliz progresif rock grubu. Grubun nefeslileri ve klavyeleri kullanma yöntemi çok başarılı. Ancak, müziklerini asıl öne çıakrtan şey ürettikleri melodileri kendi içlerinde büyütüp zenginelştirebilmeleri. Progresif rock seviyorsanız bu albümden oldukça keyif alacaksınız. Oryantalist melodilerden reggee’ye, latin melodilerinden İngiliz usulü tempoya geçişleri o kadar yumuşak ve akıcı ki şaşıracaksınız. (İngiltere / Progressive Rock) - 3/5

Delalma – Delalma: Delalma 2022’de İspanya’da kurulmuş bir hard rock grubu. Bu kayıt ise grubun ilk albümü. Grup müziğini İspanyolca yapıyor. Albümün prodüksiyonunu ve davulcularını çok beğenmedim ama çok acayip bir gitaristleri var. Şarkıların içinde öyle iyi soloları var ki dinlerken hem şaşırdım hem de hala böyle gitaristlerin çıkabiliyor olmasına sevindim. Sadece gitar işleri için bile dinlenilmesi gereken bir albüm. İspanyolca sözler ilk başta garip gelse de insan çabuk alışıyor hatta hoşuna bile gidiyor. (İspanya / Hard Rock, Heavy Metal) – 2,5/5

Belle and Sebastian – Late Developers: Belle and Sebastian indie rock ve indie pop sevenler tarafından bilinen bir İngiliz grubu. Grubun son albümü oldukça keyifli ve akıcı. Indie albümlerindeki o karamsar ve depresif hal bu albümde yok. Pop tarafı ağır bassa da albümü sevdim. Özelikle Will I Tell You a Secret insanı Cat Stevens’ın 70’li dönemlerine götürüyor. Umarım siz de seversinir. (İngiltere / Indie Pop, Indie Rock) – 2,5/5

Messer Chups – Adventures of Zombierella and Guitaracula: Messer Chups Rus bir surf rock grubu. Rusya ve surf rock mu? Evet, aynen öyle. Bende ilk gördüğümde şaşırdım ama grubun müziği gayet eğlenceli. Genelde o 50’lerden kalma gitar tonunda sıkılırım ben ama bu albümde sıkılmadan dinleyebildim. Kafanızı soğutmak için ideal bir albüm. Kaçırmayın derim. (Rusya / Surf Rock, Rockability, Rock ’n Roll) – 2,5/5

Bu hafta çıkan iki tane önemli yeniden yayımlanan eski albüm var. Bunlardan biri The Courteeners’in St Jude (15th Anniversary Edition) albümü. Albüm İngiltere’de başlayan post punk reviwal hareketinin içinde önemli bir albüm. Grubun da 2008’de çıkardıkları ilk albüm. Oldukça iyi albümdür. Bu baskısında bu dönemde kaydedip yayınlamadıkları şarkıların akustik kayıtları ve bazı farklı düzenlemeleri de var ve 2 CD’den oluşuyor. Diğer bir yeniden basım albüm ise İsveçli post punk grubu Viagra Boys’un 2022’de çıkan Cave World albümünün remaster’ı. Gerçekten iyi albümdür. Bence bir göz atın.

Rock düyasına çıkan ve keyifle dinleyebileceğinizi düşündüğüm diğer albümleri de aşağıdaki gibi listeledim. Emin olun bu listede de oldukça ilginç ve keyif alabileceğiniz albümler var:

CVC – Get Real (Galler / Indie Rock) 2/5

Arbor Labor Union – Yonder (Almanya / Indie Rock, Americana, Indie Pop, Post Punk) 2/5

Naaz – Never Have I Ever (Hollanda / Indie Rock, Indie Pop, Pop Rock) 2/5

Margo Price – Strays (ABD / Americana, Alternative Country, Heartland Rock) 2/5

Liela Moss – Internal Working Model (İngiltere / Indie Rock, Art Rock) 2/5

Ber – Your Internet Sucks (EP) (ABD / Indie Rock, Indie Pop) 2/5

Lina K.O.  – Earth Apple (EP) (ABD / Indie Folk, Indie Rock) 2/5

Olivver the Kid – Cut-Flower & Ophelia (Live) (EP) (ABD / Indie Rock, Indie Pop) 2/5

Alosi – Cult (İtalya / Alternative Rock) 2/5

Cataroh – Inamable (Şili / Folk Rock, Jazz Rock, Pop Rock) 2/5

Black Market Karma – Friends in Noise (İngiltere / Psychodelic Rock) 2/5

Silent Whale Becomes a Dream – North (Fransa / Post Rock, Progressive Rock, Alternative Rock, Avangarde Rock) 2/5

Lisasinson – Cuchillos (İspanya / Indie Rock, Indie Punk) 2/5

 

Metal:



Bu bölümde de geçen yazımda olduğu gibi bu hafta çıkan tüm metal müzik türlerine dahil albümleri kısaca kendimce verdiğim puanları ile birlikte listelemeye çalışacağım. Yukarıda bahsettiğim albümlere tekrar değinmeyecek olsam da yine de bir kaç albüm hakkında kısa bir şeyler söyleceğim tabii... 😊

Obituary – Dying of Everything (ABD / Death Metal) - 3/5

Prong – Breaking Point (single) (ABD / Thrash Metal, Industrial Metal) - 2,5/5

Eisregen – Grenzgänger: Eisregen aslında 1995’den beri metal sahnelerinde olan bir Alman grubu. Grubun en önemli özelliklerinden biri İskandinav kökenli bazı grupların dışında bir çok Avrupalı death ve black metal grubu gibi İngilizce değil kendi dilleri Almanca müzik yapmaları. Gurp her ne kadar death metal ve black metal grubu olarak kabul edilse de bu albümde ben buram buram endüstriyel metal tadı aldım. Endüstriyel metal benim çok bayıldığım bir tür olmasa da albümdeki death metal, black metal ve endüstriyel metal karışımını oldukça beğendim. 2 CD’ye yayılmış 1 saati aşan bir albüm. Heavy Metal dünyası her geçen gün daha az heyecan uyandıran yeni ürün sunsa da ben bu albümü dinlerken cidden heyecanlandım. Almanca yaptıkları müziğin havasını daha da heyecan verici hale getirmiş. Prodüksiyonu ve kayıtları daha güçlü olsa daha da etkileyici bir albüm çıkacakmış ortaya. Metal müziği sevenler mutlaka bu albüme zaman ayırmalı. (Almanya / Death Metal, Black Metal, Indsutrial Metal2,5/5

Misanthrope - Les Déclinistes: Misanthrope adını Moliere’nin aynı isimdeki tiyatro oyunundan almış bir Fransız death metal grubu. Grup aslında 1988’den beri metal müzik sahnelerinde. Şarkıları da Fransızca. Bu albümleri grubun 13. Albümü. Oldukça teknik ve çok iyi melodi, ritm ve riff geçişleri var albümde. Bu dönemde dinlediğim bir çok albümde olduğu gibi bu albümde de prodüksiyon orta kalitede, kayıtlar da standart. Kayıt ve prodüksiyona biraz daha dikkat edilmiş olsa bambaşka ve çok güçlü bir albüm çıkacakmış ortaya. Sadece death metal değil tüm metal dinleyicilerinin zaman ayırması gereken bir albüm. Albümde saksafonun da kullanıldığı Regard Vers L’Infinité diye bir şarkı var mesela. Gerkçekten heyecan verici. Albümün neredeyse avangart metal’e kayan bir yanı var ki ben bu tarafına bayıldım albümün dinlerken.  (Fransa / Death Metal, Technical Death Metal, Progressive Death Metal2,5/5

Hate in Hands – III: Rusya’dan çok sağlam bir melodic death metal albümü bu albüm. Albümün isminden de anlaşılacağı üzere grubun 3. albümü. Çok enteresan melodiler yakalamışlar ve davullar oldukça çılgın. İlk kez dinlediğimde drum machine kullandıklarını düşünmüştüm ama grubun canlı kanlı davulcusu varmış. Ritm geçişleri ve şarkı yapıları içinde metalcore öğeleri de içeriyor. Bana çok enteresan geldi albüm. Death metal sevenleri oldukça tatmin edecektir. (Rusya / Melodic Death Metal, Metalcore2,5/5

Ropes Inside a Hole – A Man and His Nature: Ropes Inside a Hole, İsveçli ve İtalyan bir grup genç müzisyenin oluşturduğu bir grup. Grup her ne kadar post metal grubu olarak kurulmuş olsa da bu albümde ciddi bir progresif metal damarı var. Albümde saksafon, viyola, çello gibi farklı esntrumanlar da kullanılmış. Her ne kadar karanlık tonlara sahip bir albüm olsa da şarkıların yapısı, müziklerinin dili ve yaptıkları müzikal deneyler beni heyecanlandırdı. Bestelerin üzerinde biraz daha çalışılsa ve süreleri daha iyi ayarlansa bambaşka bir albüm olabilecek bir albüm. Özellikle şiddet, kan, brutal vokaller ve gürültü gitarlar olmadan metal müzik dinlemek isteyenler için (öyle metal olur mu demeyin, pek de güzel oluyor ve bu da olmuş) çok sevecekleri bir albüm olmuş. (İtalya/İsveç / Post Metal, Post Rock2,5/5

Anchor and Burden – Kosmonautik Pilgrimage: Aslında bu albümü yazının Rock bölümüne mi yoksa metal bölümüne mi alsam karar veremedim. Anchor and Burden Almaya’dan bir grup. Markus Reuter’in emprovizasyonları üzerine müzikleri. Dinlemesi zor bir albüm aslında çünkü çok sert emprovizasyonlar ve ses oyunları barındırıyor içinde. Caz’dan progresif rock’a, deneysel rock ve metal’den doom metal’e kadar giden garip bir yelpazede bir müzik içeriyor. Ancak bu garipliğini çok sevdim albümün. Bu tür farklı ve zorlayıcı bir kayıt arayanlar için ideal. (Almanya / Experimental Rock, Progressive Rock, Post Rock, Experimental Metal, Post Metal, Doom Metal) – 2,5/5

Beyond the Black – Beyond the Black: Beyond the Black Alman bir senfonik metal grubu. Bu albümleri ise grubun 5. albümü. Grubun kadın vokalisti Jennifer Haben’in sesi gerçekten çok hoş. Albüm de Haben’in sesine uygun şekilde tam bir semfonik metal albümü olmuş. Hiç bir eksiği yok. Keyifle dinleniyor. Yeni bir şey, müzikal denemeler filan yok albümde ama iyi besteler ve iyi bir kadın vocal var. Bence ayıracağınız zamana üzülmeyeceksiniz. (Almanya / Syphonic Metal, Heavy Metal2,5/5

Art of Silence – The Journey: Art of Silence İtalyan bir thrash ve death metal grubu. Aslında grubun kökleri 2000’lerin başlarına kadar gitse de bu albüm grubun 2. albümü. Prodüksiyonu ve kayıtları çok başarılı olmasa da aslında enteresan bir müzikleri var. Müziklerinde yeni bir şey yok ama yapmaları gerekeni gayet başarılı şekilde yapmışlar. İyi ritm riff’leri yakalamışlar ve bunları yine iyi ve doğru gitar soloları ile süslemeyi başarmışlar. Türü sevenler bu eski usul death metal’i seveceklerdir. (İtalya / Melodic Death Metal, Thrash Metal2/5

Haxprocess – The Caverns of Duat: Haxprocess, ismini Opeth’in aynı adlı şarkısında almış yeni bir ABD’li progresif death metal grubu. Brutal vocal beni yoran bir vocal türü olsa da albümde oldukça iyi gitar işçiliği ve oldukça başarılı sololar var. Sadece bu sololar için bile özelilkle death metal sevenlerin bu yeni gruba vakit ayırmasını öneririm. (ABD / Progressive Death Metal2/5

Alyiria – Heiress: Son dönemde kadın brutal vokaller de metal dünyasında yerini almaya başladı. Alyiria’da kadın brutal vokalli yeni bir grup. Brezilyalı bir grup. Oldukça progresif bir death metal yapıyorlar ve çok iyi gitar işleri de var albümde. Türü sevenler bence memnun kalacaklarıdır albümü dinlediklerinde. (Bezilya / Progressive Death Metal, Melodic Death Metal2/5

Cline's Mind – Land of the Plague: Cline’s Mind, ilk olarak 2004’de grubun kurucusu Tom Cline’nın solo projesi olarak göründükten sonra 2017’den sonra yeniden doğan bir Amerikalı thrash metal grubu. Grubun müziği oldukça enteresan. Şarkılarda 90’ların thrash metali ile günümüz metalcore’unu aynı anda duyabiliyorsunuz. Cline’nın gitarlar işçiliği oldukça başarılı. İyi sololarla bezemiş şarkıları. Thrash metal ile metalcore’un bu birleşiminden oldukça progresif bir metal albümü üretmişler. Bu karışım sonucunda ne o ne bu bir albüm değil gerçekten derli toplu bir albüm çıkmış ortaya. Benim gibi eski usul metal müziği özleyenleri de günümüz metal müziği seslerini arayanları da tatmin edecektir.   (ABD / Progressive Metal, Metalcore, Thrash Metal, Speed Metal2/5

Dreichmere – Mist Fell in the Gathered Gloom (EP): Dreichmere aslında ABD’li Dustin Matthews adlı bir müzisyenin tek kişilik projesi. Akustik gitar ve piyano ile progresif death metal temaları ile çok ilginç bir albüm üretmiş. Son zamanlarda dinlediğim en enteresan kayıtlardan bir oldu bu albüm. Sizi de şaşırtabilir.  (ABD / Progressive Death Metal2/5

Leper Colony – Leper Colony: Leper Colony, elemanları bir çok farklı death metal ve black metal grubunda da çalan üç müzisyenin kurduğu yeni bir death metal grubu. Albümde buldukları riff’ler ve albümün akışı benim gibi türün çok da meraklısı olmayan birisini bile içine çekti. Albümdeki thrash metal sosu albümü daha da güzelleştirmiş. Türü sevenler mutlaka dinlemeli.  (Almanya / Death Metal, Thrash Metal2/5

Dark Hunt – Sapere Aude (Rusya / Melodic Black Metal, Melodic Death Metal2/5

Emerald Lord  Attaining the Supreme (ABD / Death Metal, Extreme Metal2/5

Lattermath  Winter's Painting (ABD / Progressive Metal, Progressive Rock2/5

Turmion Kätilöt  Omen X (Almanya / Industrial Metal2/5

Liminal  A New Perspective (İngiltere / Metalcore, Hardcore, Hardcore Punk2/5

Crom  Era of Darkness (Almanya / Power Metal2/5

Bu haftalık bu kadar olsun. Siz bu satırları okurken ben 2023 Ocak ayının kalanını didikliyor olacağım. Enteresan arşiv kayıtları var listede. Bu arada her ayı bitirdikten sonra o ay için çıkmış tüm klasik müzik, caz, rock ve metal malbümlerini benden aldıkları puanlar ile listelemeyi de düşünüyorum ayrı bir yazıda. Böylece hem bu yazının yükünü ve boyutunu biraz hafifletmek hem derli toplu bir liste üreterek her türü kendi içinde takip edilebilir listelerde birleştirerek her türün dinleyicisine takip edebilecekleri bir yeni kayıt listesi üretmeyi hedefliyorum. Bakalım başka ne sürprizler olacak bu haftaki dinleme serüvenimde. Yine uzun bir yazın oldu ama bakacağım bunun da çaresine. Umarım keyif almışsınızdır. Bu yazıda kısaca bahsettiğim albümlerden yaptığım bir seçkiyi de bir Spotify listesi haline getirdim. Listede cazdan death metal’e, idnie rock’dan heavy metal geniş bir yelpaze var. Daha kolay dinlenebilmesi için listeyi ellerimle sıraladım. Umarım beğenirsiniz.

10 gün civarına tekrar görüşmek üzere. Müziksiz kalmayın, felaketlerden uzak durmaya çalışın.


Spotify çalma listesi için buraya tıklayabilirsiniz.

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akreplerin İstilası - Scorpions İstanbul'da

Wishbone Ash İstanbul'daydı...

Megadeth'in İstanbul Macerası