Kırkı Çıktıktan Sonra (Ocak 2023'ün İkinci Haftasında Müzikte Olan Bitenler)
Bu yazı 40 gün bekledi. Zira bu topraklardaki tüm halkların ve inanışların birleştiği yerdir “kırk”. Bu topraklarda doğumların ve ölümlerin sonrasında sevincin de acını da sağıltacağı varsayılan, tılsımlı kabul edilen bir sayıdır. Bir önceki yazımı bitirirken olacaklardan habersiz bir hafta 10 gün müsaade istemiştim sizlerden. Hatta siz bu yazıyı okurken ben bu okuyacağınız yazının hazırlıklarına başlamıştım bile. Ancak kim bilebilirdi ki tüm ülke olarak enkaz altında kalacağımızı, sesimizi duyanlar ve duymanlar olduğunu, dostlarımızı, akrabalarımızı ya da yüzünü hiç görmediğimiz ve görmeyeceğimiz, adını hiç bir zaman bilemeyeceğimiz “resmi rakamlara göre” on binlerce canımızı kaybedeceğimizi, milyonlarca insanımızın bugüne kadar hayatı boyunca üst üste koyduğu her şeyi kaybedeceğini. O yüzden acımızı sağaltalım istedim. Zaten göçük altında kalmış hayatlarımız içine değil müziği, akşam başımızı soktuğumuz evimizden, soframıza koyduğumuz yemeği yiyebiliyor olmaktan bile utanır hale gelmişken hayatın içine alabileceğimiz ne kalmıştı ki?
Hoş,
unutmaya mahir bir halkız biz diğer taraftan. Üstümüze çökmüş betonlara “bizi
kurtarmak” adına konulan sandıktan yapılma domuz damı destekler ile hızlıca
çıkıp daha o “tılsımlı kırkı” çıkmadan başka gündemlerimiz oldu çok
şükür. Açılan o dehlizden gelen beton tozuna bulanmış taze hava ile nefeslenip,
içinde olduğumuz enkazı unutarak, o enkazdan kurtulmuşçasına değişti
gündemimiz. Bu haldeyken akıl sağlığımızı korumak için yine sığınmamız gereken
bir şeylere ihtiyaç duymamız da kaçınılmaz. İşte bu yazı, benim gibi aklını
kafatasında tutmaya çabalayanlar ve iyileşmek için sığınacak bir yer arayanlar için
yazıldı. Bu akıldan ve izandan uzak günlerde kendi aklımız ve izanımızı
koruyabilmek için sığınılacak bir yerler önermek için olacak bu yazı. Hayatın
hala devam ettiğini bize hatırlatarak bu akışa yavaş yavaş katılmamızı sağlayak
diye umut ediyorum bu yazıda önereceğim kayıtların. Tıpkı bir önceki yazımda
olduğu gibi yine bu yıl çıkan albümlerden yaptığım seçkiler var bu yazıda da.
Zaman akışını ve kendi ritmimi bozmamak için kaldığım yerden yani 2023 Ocak
ayının ikinci haftasında çıkan albümler ve EP’lerden oluşuyor buradaki öneriler
de. Günümüz hızlı dünyasında yazılmadan bayatladı da diyebilirsiniz tabii.
Ancak, okudukça aslında pek de farkında olmadığınız, belki de bu süreçten sonra
da farkına varamayıp ıskalayacağınız ama belki de sizi iyileştirmeye aday bir
çok şey bulacağınızı umut ediyorum. Yazı, bu dönemde bir kaç kez tarafımdan
yıkılıp yeniden üretildi. Bu süreçte, artık bünyemin kabul etmediği olaylar
oldukça bu yazı için yaptığım dinlemelere sığındım. Bana iyi geldi. En azından
şimdilik. Umarım sizlere de iyi gelir.
Bu
yazıda da öncelikle Türkiye sınırlarından bir ilk albümle başlayayım. Bu yeni
çıkış İstanbul semalarından ve bilindik isimlerden değil. Ankara’nın yeraltı
barlarından doğan bir kayıt. Ankara’lı stoner ve psychodelic rock grubu Strider’ın
ilk albümü Midnight Zen çıktı. Strider vokalde Atılım Karaca,
gitarlarda Selçuk Çelebi ve Yiğit Çiçek, bas gitarda Sertuğ Kostik ve davulda
Mertcan Kabaş'tan oluşuyor. Albümde 5 şarkı var ve toplamda 35 dk.’lık bir albüm.
Çok uzun bir kayıt olmasa da albümün yurtdışında benzer türde çıkan albümlerden
aşağı kalır hiç bir yanı yok. Besteler bence gayet başarılı. Vokaller,
gitarların tonları, bas gitarın yürüyüşüyle oluşan groove gerçekten iyi.
Albümde tek sevmediğim yer davul kayıtları. Sanki müziğin üstüne sonrada
yapıştırılmış gibi. Stoner rock albümlerinde biraz tozlu bir kayıt yapılır
genelde groove etkisini arttırmak için ama burada bu durum besteleri boğar hale
gelmiş. Ancak, bu tür kayıtlar artık dünyanın her yerinde benzer sorunlar
içeriyor ve albüm buna rağmen değerinden hiç bir şey kaybetmiyor. Kapak resmi
ve tasarımı da bence oldukça iyi. İşin asıl üzücü kısmı bu albümü yabancı
siteleri tararken öğrenmiş olmam. Ülkede bir tek Açık Radyo albümü fark edip
grubu da davet etmiş. Onun dışında neredeyse hiç bir şey bulamadım. Yurtdışında
ise albüm hakkında yeraltı bloglarda yer almış ve bir çok stoner ve psychodelic
listeye girmiş. Ellerine sağlık hepsinin. Ben stoner rock’a çok bayılan birisi
olmamakla beraber bu albümü sanırım saykodelik tarafı nedeniyle oldukça
beğendim. Rock seviyorsanız bence mutlaka kulak kabartın. Pişman
olmayacaksınız. Ankara’ya gittiğimde grubu canlı olarak da izlemek istiyorum
aslında. Bence kafaları oldukça ilginç ve sahneye bunu nasıl yansıttıklarını
merak ediyorum. Ankara’da olup bu yazıyı hasbelkader okuyanlar da bence bunu
bir denesin derim.
Şimdi
biraz rock’dan caz’a doğru uzanacağım. Yine bu yılın bence oldukça iyi
albümlerinden biri de yine bu dönemde bizlerle buluşmuş, Kovacs’ın Child
of Sin albümü. Kovacs Türk seyircisi ve dinleyici tarafından bilinen
bir müzisyen. Bir çok kez Türkiye’de konserler vermis. Hatta bu yıl İKSV Caz
Festivali kapsamında Okay Temiz ile sahne de alacak. Albümde
gerçekten boş şarkı yok. Albümün bütünlüğü de çok iyi. Şarkı sıralamaları da
çok iyi yapılmış. Albüm başlayıp öyle bir bitiyor ki insan neden bitti ki şimdi
diyor ister istemez. Kovacs’ı Amy Winehouse ile karşılaştıran çok
ama bence bambaşka bir tarzda söylüyor şarkılarını. Öyle ki, albümü dinlerken
10 şarkıdan 6 şarkıyı kendi uzun listeme almışım. Benim seçtiğim o altı şarkı Fragile,
Goldmine, Child of Sin, Freedom, Not Scared of Giants
ve Mama. Freedom’daki oryantal yapı oldukça keyifli ki ben
genelde oryantal yapı kullanımlarının çok sırıttığını düşünür ve sevmem ama bu
şarkıda oldukça iyi oturtmuşlar. Albüme adını veren Child of Sin
şarkısında Rammstein’dan Till Lindermann’da konuk vokal. İkisinin
uyumu gerçekten çok başarılı.
Yazının
devamında bir kaç caz albümüne de dikkat çekeceğim. Zira o albümlerin de aslında
Kovacs’ın albümünden aşağı kalır yanı yok kendi müzik dilleri açısından.
Ancak, şimdi Ukrayna’nın bombalar ve tanklar altında ezilen topraklarından
çıkmış çok yetenkli bir progresif rock grojesini anlatmam gerek. Bu projenin
sahibi Ukraynalı Anthony Kalugin. Projenin adı ise Sunchild. Anthony
Kalugin’in ismin progresif rock dünyasını yakından takip edenler küçük bir
topluluk Karfagen isimli grubundan bilecektir. Sunchild ise Kalugin’in
yine Ukraynalı bir grup müzisyenle gerçekleştirdiği bir yan progresif rock
projesi. Yan proje demem size yanıltmasın. Bu albüm Sunchild prjesi ile
çıkardığı 9. albüm. Albümün ismi ise albümdeki şarkılar (benim tefrikalar ve
bu yazı gibi) gibi oldukça uzun, Exotic Creatures and a Stolen Dream.
56 dakikalık albüm sadece 4 şarkıdan oluşuyor. Bu şarkılardan Life Lines,
toplam 7 bölüm ve 26,5 dakika. Northen Skies ise 4 bölüm ve 14,5 dakika.
Ancak, her iki şarkı da muhteşem. Besteler çok iyi, kayıt ise şahane. Life
Lines başlar başlamaz size içine çekiyor ve o sürenin nasıl geçti
anlamıyorsunuz. Geçen yıl Karfagen’in albümüne de bayılmıştım ama bu
albüm kayıt ve prodüksiyon açısından o albümden daha temiz. Ben bu albüme
bayıldım. Şarkıların sürelerine takılmadan bir şans vermenizi şiddetle
öneririm. Pişman olmayacağınızı düşünüyorum, hele progresif rock, özellikle
70’lerdeki Camel, Caravan, Yes dönemini seviyorsanız.
80’lerin
arena rock ve hard rock dönemini özleyenleriniz var mı bilmem ama Estonya’da bu
döneme özlem duyanlar bir araya gelerek First Night isimli bir grup
oluşturmuş ve 2023 Ocak ayının ikinci haftasında ikinci albümleri Deep
Connection’ı çıkarmış. Albümü dinlemeye başlar başlamaz pantolonunuzda
pileler, omuzlarınızda vatkalar oluşuyor. Tamamen 80’lerin Journey, Def
Leppard, Foreigner, Boston’un hem stadları, hem plakçı raflarını hem de MTV’yi
salladığı döneme dönüyorsunuz. Albüm tam bir zamanda yolculuk. Şarkıları
dinlerken bilmiyor olsanız grubun Estonya grubu olduğuna inanmanız mümkün
değil. Albüm yeni bir şey vadetmiyor ancak bestelerin hepsi çok iyi ve
prodüksiyon da başarılı. Vokaller tam o dönem vokalleri. Gitarı kullanışları ve
ritmler oldukça başarılı. Ahir zamandan uzaklaşmak istediğinizde size bir
saatliğine de olsa bunu sağlayacağını garanti edebilirim.
Sert
çocukların dünyasında ise bu haftanın ağır topu tabii ki Obituary’ydi. Death
Metal’in kurucularından biri olan grubun 6 yıl aradan sonra çıkardığı yeni
albümü Dying of Everything’de 2023 Ocak ayı içinde raflarda yerini aldı
(evet bizim zamanımızda albümler raflarda yerini alırdı). Mevcut death metal
albümlerini dinlediğinizde bu albüm biraz thrash metal’e kayıyor diyenler
çıkacaktır mutlaka. Dünyada da kimi eleştiriler albümün iyi ama standart dışı
olmamasından dem vurulmuş hep. Ben albümü gerçekten beğendim. Artık eskisi
kadar sert metal türlerini sürekli dinlemesem de bu albümdeki özellikle bas
gitar işleyişi ve gitar kullanımlarını oldukça başarılı. Gerçekten iyi riff’ler
bularak sırf tipik death metal tematiği içinde bu riff’leri öldürmemiş gayet
güzel işlemişler. Death Metal içinde gittikçe artan teknik gösterme çabalarına
hiç bulaşmayıp şarkıları en basit hallerinde tutmayı başarmışlar. Bunu yaparken
de riff’lerin üzerine oldukça sağlam ana gitarlar oturtmayı başarmışlar. My
Will to Live’de bunu çok iyi duyabiliyorsunuz mesela. Ortada öyle şirret
bir solo olmamasına rağmen zaten türün temel özelliği olan atmosfer üretimini
çok iyi tamamlamış. By the Dawn’da da aynı şeyi duyuyorsunuz. Albümün
bence en iyi şarkısı Barely Alive, The Wrong Time ve By the
Dawn. Sert müzik sevenlerin bu yıl listelerinde olacağını düşündüğüm bir
albüm bu. Bence o listelere girmeyi de sadece bir Obituary albümü olduğu
için değil iyi bir albüm olduğu için hak ediyor. Bir önceki yazımda bu albümü
merakla beklediğimi yazmıştım. Beni düş kırıklığına uğratmadı.
Bu
hafta yayınlanan bir kaç güzel 45’likler ile ilgili de size haberdar etmem iyi
olur sanırım. Zira gerçekten enteresan tekliler yayınlandı bu hafta içinde.
Bunlardan en bizden olanı Hollanda’dan Altın Gün’ün Rakıya Su Katamam
teklisi. Ben Altın Gün’ün Anadolu rock düzenlemelerini sevenlerdenim.
Türün gücünün ne kadar evrensel ve zamandan bağımsız olduğunu göstermesi
açısından da dinlemesi ayrı bir keyif. Teklinin 2. şarkısı da Leylim Ley.
Su katmadan içiniz, pardon dinleyiniz. 😊
Bu
hafta çıkan diğer ilginç teklilerden biri ise post punk dönemini başlatan
gruplardan biri olan Public Image Ltd. (PiL)’in Hawaii teklisi.
Ben şarkıyı beğendim. John Lydon yine pek enteresan söylüyor. Bir başka
ilginç tekli ise thrash ve endüstriyel metal’in önemli gruplarından Prong’un
Breaking Point teklisi. Şarkı gerçekten çok iyi. Ancak benzer bir şeyi Mansekin’in
yeni teklisi Gossip için söyleyemeyeceğim. Tekliyi benim için ilginç
yapan şey şarkıda Tom Morello’nun konuk olarak gelip gitar çalması.
Şarkıyı sevemedim ama Tom Morello bence 2000’lerde beni en
heyecanlandıran gitaristlerden biri. Onun hatırına bir kulak kabartın.
Bu
hafta (yani 2023 Ocak ayının ikinci haftasında) çıkan albümleri türlerine göre
listelemeye geldi sıra. Bu listede gözüme çarpan bazı albümler hakkında da kısa
kısa bilgiler vermeye çalışacağım. Çünkü burada da çok özel albümler var
aslında. Geçen haftaki tür sıralamasına uyarak listelemeye çalışacağım.
Özellikle caz ve klasik müzik sevenlerin çok keyif alacakları albümler
bulacaklarını düşünüyorum. Rock ile ilgili listelerde ise adını bile
bilmediğimiz bazı gruplara denk geldim. Meraklılarının kaçırmamasını öneririm.
Caz:
Gabi Hartmann - Gabi Hartmann: Gabi
Hartmann genç bir Fransız kadın vokal, gitarist ve besteci. Çok yumuşak ve
kendine çeken enteresan bir sesi var. Bu albüm kendisinin ilk albümü. Müziğinde
Afrika ve Güney Amerika ritmlerinin etkisi hissediliyor. Hatta Güney Amerika
müziğine olan merakı nedeniyle Portekizce bile öğrenmiş. Halen İngiltere’de
etnik müzik eğitimi de alıyor ve müzik yanında felsefe eğitimine de devam
ediyor. Yine de o Fransız usulü gırtlaktan gelen sesi de duyuyorsunuz. Albümü
dinledikçe sesindeki sakinlik ve o Fransız tarzı sizi ister istemez içine
çekiyor. Ben biraz Fransız Norah Jones tadı da almadım değil.
Sakinleşmek ve bugünün curcunasından kurtulup sığınmak için birebir bir albüm.
Albüm bittiğinde kendinizi gerçekten hafiflemiş hissediyorsunuz.
Sunday Morning Orchestra - Red Roses or Fallen Leaves: Sunday
Morning Orchestra Almanya’dan bir ikili. Kontrabasda Oli Zoglauer,
vokal ve gitarda ise Maleen Schulz’dan oluşuyor. Her iki müzisyen de
oldukça genç ve müziklerini garaj caz olarak adlandırıyorlar. Schulz’un
şahane bir sesi var. İkilinin uyumu ise gerçekten çok iyi. Şarkılarını
İngilizce seslendiriyorlar. Albümü dinlemeye başlar başlamaz istemsiz şekilde
tempo tutmaya başlıyorsunuz. Yüzünüze de istemsiz bir gülümseme oturuyor. Sıcakcık
bir albüm. Sadece kontrabas, gitar ve vokal ile üretilmiş oldukça minimalist
bir albüm olsa da müzikleri bence hiç o minimalizme uymayacak kadar büyük.
Sadece caz sevenler değil iyi müzik seven herkesin seveceğini düşünüyorum.
Gaia Wilmer Large Ensemble - Folia: The Music of
Egberto Gismonti: Big Band caz artık 40’lar ve
50’lilerdeki popülerliğinde değil. Ancak, bu albüm özellikle caz sevenlerin bu
özlemini giderecektir. Brezilyalı saksafon ve nefesli sazlar ustası Gaia
Wilmer yine Birezilyalı besteci Egberto Gismonti’nin 70. Doğum yılı
anısına Gismoldi’nin bestelerinden oluşan bir seçkiyi büyük bir orkestra
oluşturarak kaydetmiş. Bestelerin orkestra ile nasıl büyüdüğünü dinlerken big
band’lerin gücünü ve etkisini tekrar hatırlıyor insan. Albümün big band
dünyasında pek görülmeyecek şekilde, bir kadın grup lideri elinden çıkması da
bence ayrıca dikkat çekici. Albümün kayıtları da çok kaliteli. Her estrumanın
yaptığını detaylı şekilde duyabiliyorsunuz. Caz sevenler bence kaçırmamalı.
Zeñel - 5ive: Zeñel
elektronik ses örnekleri üzerine caz emprovizasyonları yapan enteresan dört
kişilik bir İngiliz grubu. Emprovizasyonları oldukça etkileyici. Elektronik ses
örnekleri kullanırken drum machine gibi yapay ritmler kullanmayıp gerçek davul
kullanmalaır müziklerini çok keyifli hale getirmiş. Yeni dönem cazdaki
eğilimleri takip etmek isteyenler ve nefesli aletlerde iyi emprovizasyonlar
dinlemek isteyenler bence bu albümü mutlaka dinlemeli.
Emil Strandberg – Tompoem 2021-2022: İsveçli
trompetçi Emil Strandberg’in albümü. Ben cazdan çok anlamasam da bu
albüme gerçekten bayıldım. Albümün adından da anlaşılacağı gibi trompetin
tonlarından çok güzel şiirler üretmiş. Beraber çaldığı ekip de buna çok güzel
uymuş. Bence kaçırılmaması gereken çok naif ve güzel bir albüm.
Ornette Coleman - Ornette at 12, Crisis to Man on the
Moon Revisited: Bu tam bir arşiv albümü. Coleman’ın
1956’da 7 ay içinde verdiği iki konserden oluşan kayıtları içeriyor. Coleman’ın
yeni kayıt yapmadığı bir döneme denk gelmesi açısından diskografisindeki bir
boşluğun bir kısmını doldurur nitelikte. Caz müziği ile derinlemesine ilgilenen
ve arşivciliği sevenler için nokta atış bir albüm.
Leif Shires - Beautiful Love: Leif
Shires Amerikalı bir trompet sanatçısı. Albüm genellikle çeşitli caz
standartlarının Leif’in yorumlamalarını içeriyor. Oldukça enteresan ve
önemli bir ekiple beraber kaydetmiş albümü. Davulda Pat Mathaney Band’in
davulcusu Danny Gottlieb, kontrabasta Jacob Jezioro, piyanoda
önemli bir stüdyo müzisyeni olan Pat Coil var albümde. Zaten oldukça iyi
müzisyenlik olduğunu duyuyorsunuz albümde. Ben bu tür düzenleme albümlerinden
fazla keyif almasam da albümde iyi kotarılmış ve düzenlenmiş şarkılar var.
Enrico Pieranunzi Trio & Orchestra - Blues &
Bach - The Music of John Lewis: İtalya’nın en
önemli caz piyanistlerinden Enrico Pieranunzi kendi triosu ile İtalyan
Flarmoni Orkestrası’nın gücünü birleştirerek Amerikalı büyük caz pianisti John
Lewis’in bestelerini kaydetmiş. Pieranunzinin klasik müzik etkisi
yüksek caz piyanosu ile yapılan orkestrasyonlar ile oldukça enteresan bir albüm
olmuş. Yer yer bir klasik müzik kaydına dönüşmüş. Cazseverlerin olduğu kadar
klasik müzik sevenlerin de beğeneceğini düşünüyorum.
Federico De Biase - Icarus: İtalyan
caz piyanisti Federico De Biase’nin üçüncü solo çalışması bu albüm.
Tamamen kendi piyano emprovizasyonlarından oluşuyor. Oldukça deneysel bir
albüm. Ancak, ses ve emproviasyon denemeleri yaparken kontrolden çıkıp birbiri
ile bağımsız, ruhsuz bir denemeler bütünü sunmuyor kayıt. Cazseverler,
özellikle emrovizasyon sevenler bu albüme göz atabilirler. Bu arada her dijital
platformda yok albüm.
Klasik Müzik:
Bu
hafta klasik müzik sevenler özellikle operaseverler için gerçekten verimli bir
hafta.
Neil Rolnick - Lockdown Fantasies: Neil
Rolnick elektronik ekipmanları kullanarak elektronik ve yarı akustik müzik
yapan Amerikalı bir besteci ve piyanist. Bilgisayar ve dijital sesleri ilk
kullanan müzisyenlerden. Rolnick, Lockdown Fantasies’de oldukça
akustik ve piyano ağırlıklı bir müzik üretmiş. Pandemi döneminin kendine
hissettirdikleri üzerine bir saatlik bir yapıt oluşturmuş. Bu albümü caz mı
yoksa klasik müzik olarak mı değerlendirmek gerek bilemiyorum ama her iki türü
sevenler için de bence değerli bir albüm. Besteler oldukça etkileyici.
Renée Fleming & The Metropolitan Opera - Greatest
Moments at the MET: Büyük Amerikalı soprano Renée
Fleming’in New York Metropolitan Operası’ndaki çeşitli performanslarının
toplandığı bir albüm bu. Fleming’in sesine hayran kalmamak mümkün değil.
Figaro’nun Düğünü, Otello, La triviata, Eugene Origin
gibi bir çok önemli opera eserinin sahnelenmesi sırasında kaydedilen
performanslardan oluşuyor. Her ne kadar tek bir eserin kaydı olmasa da
operaseverlerin kaçırmaması gerekir bence.
Véronique Gens, L'Orchestre National De Lille &
Alexandre Bloch - Poulenc: La Voix Humaine: Fransız
soprano Véronique Gens’in Alexandre Bloch yönetimindeki Lille
Milli Orkestrası ile birlikte Fransız besteci Francis Polenc’in La
Voix Humaine’nin opera versiyonunun kaydı. Eser oldukça avangart bir eser. Bana
oldukça farklı geldi ama operaseverler Gens’in sesi için bile
dinleyeceklerinden eminim.
Dutch National Opera & Ensemble Musikfabrik &
Otto Tausk & Julia Bullock & Roderick Williams - Michael Van Der
AA: Upload: Operaseverlerin kesinlikle göz atması gereken
bir albüm bu kayıt. Hollanda Milli Operası modern dönem bestecilerinden
Hollandalı Michael Van Der AA’nın Upload operasını kaydetmiş.
İnsan dinlerken progresif klasik müzik de olur muymuş sorusunun cevabını
buluyor bu kayıtta. Klasik müziğin yeni dönem labirentlerinde dolaşmak
isteyenlerin kesinlikle ilgisini çekecektir.
Patrick Kabongo Mubenga, Emmanuel Franco, Eugenio Di
Lieto, Luiza Fatyol, Adina Vilichi, Luciano Acocella, Kraków Philharmonic
Chorus & Kraków Philharmonic Orchestra - Auber: Le Philtre: Krakow
Filarmoni Orkestrası’nın Fransız besteci Daniel Auber’in Le philtre
operasının canlı kaydı. 2 CD’lik, 2 saati bulan kayıta rağmen Auber’in
marş tadındaki müziği ile coşmamak pek mümkün olmuyor. Operaseverlerin ilgi
göstermesi gereken bir kayıt bence. Çok enetresan bir kadro var zira kayıtta.
Ural Philharmonic Orchestra / Dmitry Liss / Andrei
Korobeinikov - Prokofiev: Piano Concerto No. 2; Symphony No. 2: Ural
Filarmoni Orkstrası, şef Dmitry Liss yönetiminde Rusların önemli klasik
müzik piyanistlerinden Andrei Korobeinikov ile birlikte Prokofiev’in
2. Piyano Konçertosu’nu ve 2 Numaralı Senfonisi’ni kaydetmiş. Konçertonun 2.
Bölümü gerçekten keyifli icra edilmiş.
David Cooper / Alexander Kerr / Orion Weiss - Berkeley,
Brahms, Leshnoff: Horn Trios: Korno sanatçısı David Cooper,
kemacı Alexander Kerr ve piyanist Orion Weiss’in bir araya
gelerek kaydettikleri bir çalışma bu. Kayıtta Lennox Berkeley’in violin,
korno ve piyano için üçlemesini, Brahms’ın E-Falt Majör Korno 3’lüsü
için bestesi ve Jonathan Leshnoff’un yine korno triosu için bestesini
çalmışlar. Küçük topluluklarla icra edilen klasik müzik bestelerini sevenler
için.
Timothy Ridout, BBC Symphony Orchestra & Martyn
Brabbins - Elgar: Viola Concerto; Bloch: Suite for Viola and Orchestra: İngiliz
şef Marty Brabbins’in yönettiği BBC Senfoni Orkestrası ile genç ve
ödüllü viyola sanatçısı Timothy Ridout’un Edward Elgar’ın viyola
konçertosu ve Ernest Bloch’un Viyola ve Orkestra için Suiti’nin kaydı. Ridout’un
viyolası gerçekten içinize işliyor. Çok etkkileyici.
Harmonie Universelle & Florian Deuter & Mónica
Waisman - Biber: Sonatæ tam aris, quam aulis servientes: Alman
klasik müzik topluluğu Harmonie Universelle viyola sanatçıları Florian
Deuter ve Monica Waismann ile birlikte Avusturyalı besteci Heinrich
Ignaz Franz von Biber’in sonatlarını kaydetmiş. Kayıtlar gerçekten çok
parlak ve iyi kaydedilmiş. Özellikle 17.yy dönemine ve küçük topluluklarla icra
edilen klasik müzik eserlerine meraklı olanlar bu kaydı dikkate almalı. Ben
icra dışında kaydın kendisini de çok beğendim.
The King's Singers & Fretwork - Tom &
Will: Weelkes & Byrd, 400 Years: The King’s Singers
aslında Cambridge’daki King’s Collage’dan doğan bir akapella grubu. Bu kaıytta
da 16. Yüzyıl İngiltere’sinden besteciler William Byrd ve Thomas
Weelkers’ın şarkılarını söyleyip kaydetmişler. Rönesans müziği sevenlere.
Stile Antico - The Golden Renaissance: William
Byrd: 18.
Yüyıldan öncekki dönemlere ait vocal müziğinin icrasına yönelmiş olan İngiliz Stile
Antico vocal grubu 16. Yüzyıl rönesans dönemi İngiliz bestecisi William
Byrd’ın şarkılarını söyleyip kaydetmiş. Dönemin meraklılarına.
Benjamin Alard - The Couperin Family: Fransız
org sanatçısı Benjamin Alard’ın Fransız barok dönem bestecisi Louis
Couperin’in bestelerini seslendirdiği oldukça uzun bir kayıt bu kayıt.
Barok dönem müziğini sevenler, klavsen ve org sesini beğenenler bu kaydı da
seveceklerdir.
Richard Stoltzman, Royal Scottish National Orchestra, Alexander Jiménez & George Manahan - Anthony Iannaccone: Looking Back, Moving On: Amerikalı besteci Anthony Iannaccone’nin bestelerinden oluşan 2 CD’lik bir kayıt bu. Kaydın isminde her ne kadar ünlü klarnet sanatçısı Richard Stoltzman’in ve ünlü şef George Manahan’ın ismi geçse de bu ikili sadece kaydın 2. CD’sinde Varşova Flarmoni Orkestrası’nın besteciye ait Klarnet ve Orkestra için konçertosunun kaydında var. Bu kayıt dışındaki tüm kayıtlar Alexander Jiménez yönetimindeki İskoçya Milli Kraliyet Orkestrası tarafından icra edilmiş. Modern klasik müzik bestecileri ile ilgili olanlar için.
Rock:
Bu
bölümde çok fazla çıkan albüm var ama ben her zamanki gibi benden 5 üzerinden 2
ya da 2,5 puan ve üstü almış albümleri listeleyeceğim. Yukarda bahsettiğim
albümler üzerinde bir şeyler söylemeyecek olsam da burada bazı albümler ile
ilgili kısa bir kaç şey söyleyebilirim. Ancak her albümün yanına puanlarını da
belirteceğim. Burada da enteresan albümler var.
Myron Elkins – Factories, Farms and Amphetamines (ABD
/ Americana, Alternative Country, Country Rock) - 4/5
Sunchild – Exotic Creatures and a Stolen Dream (Ukrayna
/ Progressive Rock) – 4/5
First Night – Deep Connection (Estonya
/ Hard Rock, AOR) - 3/5
Strider – Midnight Zen (Türkiye / Psychodelic
Rock, Stoner Rock) – 2,5/5
Altın Gün – Rakıya Su Katamam (single)
(Hollanda / Anadolu Rock, Psychodelic Rock) - 3/5
Public Image Ltd. (PiL) – Hawaii (single)
(İngiltere / Post Punk) - 3/5
Maneskin – Ghost (single)
(İtalya / Hard Rock, Pop Rock) - 2/5
Will Wood – In Case I Die (live): Will
Wood Amerikalı bir müzisyen ve komedyen. Gitar, piyano ve ukelele ile 2022
yılı içinde ABD’de verdiği tek kişi konserlerden oluşan bir kayıt bu. Oldukça
keyifli ve oldukça uzun olmasına karşın hiç sıkmadan dinleyebiliyorsunuz
albümü. Şarkılar gerçekten iyi ve özellikle piyano performanslarını da oldukça
beğendim. Wood bir söyleşisinde bu albümün son albümü olacağını söylemiş
ama belli mi olur. Bence devam etmeli. Eğlenceli bir müziği var. Dinleyin,
pişman olmayacaksınız. (ABD / Indie Folk, Folk, Alternative Rock) - 3/5
Wucan – Live at Deutschlandfunk (Live,
Isernhagen, 2021): Jehtro Tull ve Heart bir araya gele
nasıl müzik yapardı acaba diye bir soru varsa kafanızda Wucan’ı mutlaka
dinlemelisiniz. Grup 2011 yılında Almanya’da kurulmuş. Grubun hem vokalisti hem
de ritm gitarcısı Francis Tobolsky çok enteresan bir kadın vokal. Ayrıca,
şarkılarındaki tıpkı Ian Anderson’un tarzındaki flütü de kendisi çalıyor. Taş
gibi müzikleri var. Müzikleri çok enerjik ve Tobolsky’nin sesi çok
enteresan. Vokallerinde bazen Doro’yu bazen Ann Wilson’u duymamak mümkün değil.
Bu albüm grubun Isenhagen’de 2021’de verdiği konserin kaydı. Yeni bir albüm
olmasa da ben beğendim. Özellikle eski usul hard rock özleyenler ve Jethro Tull
sevenler bu albümü kaçırmamalı. (Almanya / Hard Rock) - 3/5
Screamer – Kingmaker: Son
dönemde eski usuk hard rock ve heavy metal’e dönüş yapan gruplar artmaya
başladı. Özellikle İskandinav ülkelerinde gittikçe yaygınlaşan bir durum bu. Screamer’da
böyle bir grup. İsveçli grup tamamen 80’ler tadında hard rock/heavy metal
yapıyor. Bu albüm grubun konser kayıtları hariç 5. albümü. Taş gibi albüm
yapmışlar. Gitar kaıytları daha iyi olsa baya baya iyi albüm olacakmış. Benim
gibi o dönemde yapılan müziği özleyenlerin bu albümden çok keyif alacaklarından
eminim. (İsveç / Hard Rock, Heavy Metal) - 3/5
Solstice – Light Up: Solstice
aslında 1980’de kurulmuş ancak bir çok kez müzik yapmaya ara vermis bir İngiliz
progresif rock topluluğu. Albümlerinin arasındaki uzun süre nedeniyle
dikkatlerden kaçmış olsa da çok başarılı müzikleri var. Bu sefer kendileri için
kısa sayılabilecek bir zaman aralığı sayılabilecek 2 yıldan sonra Light Up
albümü ile karşımızda. Albüm tipik bir İnigliz progresif rock albümü. Çok iyi
bir bas ve davul yapısı, çok başarılı melodiler ve melodi geçişleri ve yüksek
enerji vaad ediyor. Progresif rock sevenlerin kesinlikle dinlemesini öneririm.
Pişman olmayacaklar. (İngiltere / Progressive Rock) - 3/5
Damanek – Making Shore: Damanek
2018’de ortaya çıkan bir İngiliz progresif rock grubu. Grubun nefeslileri ve
klavyeleri kullanma yöntemi çok başarılı. Ancak, müziklerini asıl öne çıakrtan
şey ürettikleri melodileri kendi içlerinde büyütüp zenginelştirebilmeleri.
Progresif rock seviyorsanız bu albümden oldukça keyif alacaksınız. Oryantalist melodilerden
reggee’ye, latin melodilerinden İngiliz usulü tempoya geçişleri o kadar yumuşak
ve akıcı ki şaşıracaksınız. (İngiltere / Progressive Rock) - 3/5
Delalma – Delalma: Delalma
2022’de İspanya’da kurulmuş bir hard rock grubu. Bu kayıt ise grubun ilk
albümü. Grup müziğini İspanyolca yapıyor. Albümün prodüksiyonunu ve
davulcularını çok beğenmedim ama çok acayip bir gitaristleri var. Şarkıların
içinde öyle iyi soloları var ki dinlerken hem şaşırdım hem de hala böyle
gitaristlerin çıkabiliyor olmasına sevindim. Sadece gitar işleri için bile
dinlenilmesi gereken bir albüm. İspanyolca sözler ilk başta garip gelse de
insan çabuk alışıyor hatta hoşuna bile gidiyor. (İspanya / Hard Rock, Heavy Metal)
– 2,5/5
Belle and Sebastian – Late Developers: Belle
and Sebastian indie rock ve indie pop sevenler tarafından bilinen bir
İngiliz grubu. Grubun son albümü oldukça keyifli ve akıcı. Indie albümlerindeki
o karamsar ve depresif hal bu albümde yok. Pop tarafı ağır bassa da albümü
sevdim. Özelikle Will I Tell You a Secret insanı Cat Stevens’ın 70’li
dönemlerine götürüyor. Umarım siz de seversinir. (İngiltere / Indie Pop, Indie
Rock) – 2,5/5
Messer Chups – Adventures of Zombierella and
Guitaracula: Messer Chups Rus bir surf rock grubu.
Rusya ve surf rock mu? Evet, aynen öyle. Bende ilk gördüğümde şaşırdım ama
grubun müziği gayet eğlenceli. Genelde o 50’lerden kalma gitar tonunda sıkılırım
ben ama bu albümde sıkılmadan dinleyebildim. Kafanızı soğutmak için ideal bir
albüm. Kaçırmayın derim. (Rusya / Surf Rock, Rockability, Rock ’n Roll) – 2,5/5
Bu
hafta çıkan iki tane önemli yeniden yayımlanan eski albüm var. Bunlardan biri The
Courteeners’in St Jude (15th Anniversary Edition) albümü. Albüm
İngiltere’de başlayan post punk reviwal hareketinin içinde önemli bir albüm.
Grubun da 2008’de çıkardıkları ilk albüm. Oldukça iyi albümdür. Bu baskısında
bu dönemde kaydedip yayınlamadıkları şarkıların akustik kayıtları ve bazı
farklı düzenlemeleri de var ve 2 CD’den oluşuyor. Diğer bir yeniden basım albüm
ise İsveçli post punk grubu Viagra Boys’un 2022’de çıkan Cave World
albümünün remaster’ı. Gerçekten iyi albümdür. Bence bir göz atın.
Rock
düyasına çıkan ve keyifle dinleyebileceğinizi düşündüğüm diğer albümleri de
aşağıdaki gibi listeledim. Emin olun bu listede de oldukça ilginç ve keyif
alabileceğiniz albümler var:
CVC – Get Real (Galler / Indie Rock)
2/5
Arbor Labor Union – Yonder (Almanya
/ Indie Rock, Americana, Indie Pop, Post Punk) 2/5
Naaz – Never Have I Ever (Hollanda / Indie Rock,
Indie Pop, Pop Rock) 2/5
Margo Price – Strays (ABD / Americana,
Alternative Country, Heartland Rock) 2/5
Liela Moss – Internal Working Model (İngiltere
/ Indie Rock, Art Rock) 2/5
Ber – Your Internet Sucks (EP) (ABD
/ Indie Rock, Indie Pop) 2/5
Lina K.O. –
Earth Apple (EP) (ABD / Indie Folk, Indie Rock) 2/5
Olivver the Kid – Cut-Flower & Ophelia (Live) (EP)
(ABD
/ Indie Rock, Indie Pop) 2/5
Alosi – Cult (İtalya / Alternative
Rock) 2/5
Cataroh – Inamable (Şili / Folk Rock,
Jazz Rock, Pop Rock) 2/5
Black Market Karma – Friends in Noise (İngiltere
/ Psychodelic Rock) 2/5
Silent Whale Becomes a Dream – North (Fransa
/ Post Rock, Progressive Rock, Alternative Rock, Avangarde Rock) 2/5
Lisasinson – Cuchillos (İspanya / Indie
Rock, Indie Punk) 2/5
Metal:
Bu
bölümde de geçen yazımda olduğu gibi bu hafta çıkan tüm metal müzik türlerine
dahil albümleri kısaca kendimce verdiğim puanları ile birlikte listelemeye
çalışacağım. Yukarıda bahsettiğim albümlere tekrar değinmeyecek olsam da yine de
bir kaç albüm hakkında kısa bir şeyler söyleceğim tabii... 😊
Obituary – Dying of Everything (ABD
/ Death Metal) - 3/5
Prong – Breaking Point (single)
(ABD / Thrash Metal, Industrial Metal) - 2,5/5
Eisregen – Grenzgänger:
Eisregen aslında 1995’den beri metal sahnelerinde olan bir Alman grubu.
Grubun en önemli özelliklerinden biri İskandinav kökenli bazı grupların dışında
bir çok Avrupalı death ve black metal grubu gibi İngilizce değil kendi dilleri Almanca
müzik yapmaları. Gurp her ne kadar death metal ve black metal grubu olarak
kabul edilse de bu albümde ben buram buram endüstriyel metal tadı aldım.
Endüstriyel metal benim çok bayıldığım bir tür olmasa da albümdeki death metal,
black metal ve endüstriyel metal karışımını oldukça beğendim. 2 CD’ye yayılmış
1 saati aşan bir albüm. Heavy Metal dünyası her geçen gün daha az heyecan
uyandıran yeni ürün sunsa da ben bu albümü dinlerken cidden heyecanlandım.
Almanca yaptıkları müziğin havasını daha da heyecan verici hale getirmiş.
Prodüksiyonu ve kayıtları daha güçlü olsa daha da etkileyici bir albüm
çıkacakmış ortaya. Metal müziği sevenler mutlaka bu albüme zaman ayırmalı. (Almanya
/ Death Metal, Black Metal, Indsutrial Metal) 2,5/5
Misanthrope - Les Déclinistes:
Misanthrope adını Moliere’nin aynı isimdeki tiyatro oyunundan almış bir
Fransız death metal grubu. Grup aslında 1988’den beri metal müzik sahnelerinde.
Şarkıları da Fransızca. Bu albümleri grubun 13. Albümü. Oldukça teknik ve çok
iyi melodi, ritm ve riff geçişleri var albümde. Bu dönemde dinlediğim bir çok
albümde olduğu gibi bu albümde de prodüksiyon orta kalitede, kayıtlar da
standart. Kayıt ve prodüksiyona biraz daha dikkat edilmiş olsa bambaşka ve çok
güçlü bir albüm çıkacakmış ortaya. Sadece death metal değil tüm metal
dinleyicilerinin zaman ayırması gereken bir albüm. Albümde saksafonun da
kullanıldığı Regard Vers L’Infinité diye bir şarkı var mesela. Gerkçekten
heyecan verici. Albümün neredeyse avangart metal’e kayan bir yanı var ki ben bu
tarafına bayıldım albümün dinlerken. (Fransa
/ Death Metal, Technical Death Metal, Progressive Death Metal) 2,5/5
Hate in Hands – III:
Rusya’dan çok sağlam bir melodic death metal albümü bu albüm. Albümün isminden
de anlaşılacağı üzere grubun 3. albümü. Çok enteresan melodiler yakalamışlar ve
davullar oldukça çılgın. İlk kez dinlediğimde drum machine kullandıklarını
düşünmüştüm ama grubun canlı kanlı davulcusu varmış. Ritm geçişleri ve şarkı
yapıları içinde metalcore öğeleri de içeriyor. Bana çok enteresan geldi albüm.
Death metal sevenleri oldukça tatmin edecektir. (Rusya / Melodic Death Metal,
Metalcore) 2,5/5
Ropes Inside a Hole – A Man and His Nature:
Ropes Inside a Hole, İsveçli ve İtalyan bir grup genç müzisyenin
oluşturduğu bir grup. Grup her ne kadar post metal grubu olarak kurulmuş olsa
da bu albümde ciddi bir progresif metal damarı var. Albümde saksafon, viyola,
çello gibi farklı esntrumanlar da kullanılmış. Her ne kadar karanlık tonlara
sahip bir albüm olsa da şarkıların yapısı, müziklerinin dili ve yaptıkları
müzikal deneyler beni heyecanlandırdı. Bestelerin üzerinde biraz daha çalışılsa
ve süreleri daha iyi ayarlansa bambaşka bir albüm olabilecek bir albüm.
Özellikle şiddet, kan, brutal vokaller ve gürültü gitarlar olmadan metal müzik
dinlemek isteyenler için (öyle metal olur mu demeyin, pek de güzel oluyor ve bu
da olmuş) çok sevecekleri bir albüm olmuş. (İtalya/İsveç / Post Metal, Post
Rock) 2,5/5
Anchor and Burden – Kosmonautik Pilgrimage: Aslında
bu albümü yazının Rock bölümüne mi yoksa metal bölümüne mi alsam karar
veremedim. Anchor and Burden Almaya’dan bir grup. Markus Reuter’in
emprovizasyonları üzerine müzikleri. Dinlemesi zor bir albüm aslında çünkü çok
sert emprovizasyonlar ve ses oyunları barındırıyor içinde. Caz’dan progresif
rock’a, deneysel rock ve metal’den doom metal’e kadar giden garip bir yelpazede
bir müzik içeriyor. Ancak bu garipliğini çok sevdim albümün. Bu tür farklı ve
zorlayıcı bir kayıt arayanlar için ideal. (Almanya / Experimental Rock,
Progressive Rock, Post Rock, Experimental Metal, Post Metal, Doom Metal)
– 2,5/5
Beyond the Black – Beyond the Black:
Beyond the Black Alman bir senfonik metal grubu. Bu albümleri ise grubun
5. albümü. Grubun kadın vokalisti Jennifer Haben’in sesi gerçekten çok
hoş. Albüm de Haben’in sesine uygun şekilde tam bir semfonik metal
albümü olmuş. Hiç bir eksiği yok. Keyifle dinleniyor. Yeni bir şey, müzikal
denemeler filan yok albümde ama iyi besteler ve iyi bir kadın vocal var. Bence
ayıracağınız zamana üzülmeyeceksiniz. (Almanya / Syphonic Metal, Heavy Metal) 2,5/5
Art of Silence – The Journey:
Art of Silence İtalyan bir thrash ve death metal grubu. Aslında grubun
kökleri 2000’lerin başlarına kadar gitse de bu albüm grubun 2. albümü.
Prodüksiyonu ve kayıtları çok başarılı olmasa da aslında enteresan bir
müzikleri var. Müziklerinde yeni bir şey yok ama yapmaları gerekeni gayet
başarılı şekilde yapmışlar. İyi ritm riff’leri yakalamışlar ve bunları yine iyi
ve doğru gitar soloları ile süslemeyi başarmışlar. Türü sevenler bu eski usul
death metal’i seveceklerdir. (İtalya / Melodic Death Metal, Thrash Metal) 2/5
Haxprocess – The Caverns of Duat:
Haxprocess, ismini Opeth’in aynı adlı şarkısında almış yeni bir
ABD’li progresif death metal grubu. Brutal vocal beni yoran bir vocal türü olsa
da albümde oldukça iyi gitar işçiliği ve oldukça başarılı sololar var. Sadece
bu sololar için bile özelilkle death metal sevenlerin bu yeni gruba vakit
ayırmasını öneririm. (ABD / Progressive Death Metal) 2/5
Alyiria – Heiress: Son dönemde kadın
brutal vokaller de metal dünyasında yerini almaya başladı. Alyiria’da
kadın brutal vokalli yeni bir grup. Brezilyalı bir grup. Oldukça progresif bir
death metal yapıyorlar ve çok iyi gitar işleri de var albümde. Türü sevenler
bence memnun kalacaklarıdır albümü dinlediklerinde. (Bezilya / Progressive
Death Metal, Melodic Death Metal) 2/5
Cline's Mind – Land of the Plague: Cline’s
Mind, ilk olarak 2004’de grubun kurucusu Tom Cline’nın solo projesi
olarak göründükten sonra 2017’den sonra yeniden doğan bir Amerikalı thrash
metal grubu. Grubun müziği oldukça enteresan. Şarkılarda 90’ların thrash metali
ile günümüz metalcore’unu aynı anda duyabiliyorsunuz. Cline’nın gitarlar
işçiliği oldukça başarılı. İyi sololarla bezemiş şarkıları. Thrash metal ile
metalcore’un bu birleşiminden oldukça progresif bir metal albümü üretmişler. Bu
karışım sonucunda ne o ne bu bir albüm değil gerçekten derli toplu bir albüm
çıkmış ortaya. Benim gibi eski usul metal müziği özleyenleri de günümüz metal
müziği seslerini arayanları da tatmin edecektir. (ABD
/ Progressive Metal, Metalcore, Thrash Metal, Speed Metal) 2/5
Dreichmere – Mist Fell in the Gathered Gloom (EP): Dreichmere
aslında ABD’li Dustin Matthews adlı bir müzisyenin tek kişilik projesi. Akustik
gitar ve piyano ile progresif death metal temaları ile çok ilginç bir albüm
üretmiş. Son zamanlarda dinlediğim en enteresan kayıtlardan bir oldu bu albüm.
Sizi de şaşırtabilir. (ABD / Progressive
Death Metal) 2/5
Leper Colony – Leper Colony: Leper
Colony, elemanları bir çok farklı death metal ve black metal grubunda da
çalan üç müzisyenin kurduğu yeni bir death metal grubu. Albümde buldukları riff’ler
ve albümün akışı benim gibi türün çok da meraklısı olmayan birisini bile içine
çekti. Albümdeki thrash metal sosu albümü daha da güzelleştirmiş. Türü sevenler
mutlaka dinlemeli. (Almanya / Death Metal,
Thrash Metal) 2/5
Dark Hunt – Sapere Aude (Rusya
/ Melodic Black Metal, Melodic Death Metal) 2/5
Emerald Lord – Attaining the Supreme (ABD
/ Death Metal, Extreme Metal) 2/5
Lattermath – Winter's Painting (ABD
/ Progressive Metal, Progressive Rock) 2/5
Turmion Kätilöt – Omen X (Almanya
/ Industrial Metal) 2/5
Liminal – A New Perspective (İngiltere
/ Metalcore, Hardcore, Hardcore Punk) 2/5
Crom – Era of Darkness (Almanya
/ Power Metal) 2/5
Bu
haftalık bu kadar olsun. Siz bu satırları okurken ben 2023 Ocak ayının kalanını
didikliyor olacağım. Enteresan arşiv kayıtları var listede. Bu arada her ayı
bitirdikten sonra o ay için çıkmış tüm klasik müzik, caz, rock ve metal
malbümlerini benden aldıkları puanlar ile listelemeyi de düşünüyorum ayrı bir
yazıda. Böylece hem bu yazının yükünü ve boyutunu biraz hafifletmek hem derli
toplu bir liste üreterek her türü kendi içinde takip edilebilir listelerde birleştirerek
her türün dinleyicisine takip edebilecekleri bir yeni kayıt listesi üretmeyi
hedefliyorum. Bakalım başka ne sürprizler olacak bu haftaki dinleme
serüvenimde. Yine uzun bir yazın oldu ama bakacağım bunun da çaresine. Umarım
keyif almışsınızdır. Bu yazıda kısaca bahsettiğim albümlerden yaptığım bir
seçkiyi de bir Spotify listesi haline getirdim.
10
gün civarına tekrar görüşmek üzere. Müziksiz kalmayın, felaketlerden uzak durmaya
çalışın.
Spotify çalma listesi için buraya tıklayabilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder