Uzaydan Gelen Adamı Seyretmek - 1

Joe Satriani İstanbul'da Uzaylılarla Söft Ederken İzlenimler - Cem Köksal Session...

(NOT: Bu yazı iki uzun parçadan oluşuyor sayın okuyucu, bilesin. Bu birinci bölüm. Sıkılma emi..)

İnsan bazen hiç aklında olmayan şeyleri yapıp hiç tahmin etmediği kadar keyif alabiliyor. Küçükçiftlik Park'taki Satriani konseri de benim için öyle oldu. Evde ve genellikle akşam geç saatlere (çoğu zaman sabah saatlerine kadar) çalışmaya başladığım son bir senedir özellikle öğleden sonraları Rock FM dinlemek alışkanlık haline geldi. Daha önce ofise gitme zorunluluğu nedeniyle sabahları abonesi olduğum bu radyonun öğleden sonraları ve akşamları oldukça keyifli ve kafamı açıyor açıkçası. Tabii ki evde çalışanların genel haletiruhiyesi ile sosyal medya üzerinden sıklıkla programlara maydanoz da oluyorum. Yine böyle cacığa maydanoz modunda attığım bir twit ile (ve şansımın da yardımıyla) Arka Koltuk programından bir Satriani davetiyesi (hem de iki kişilik) kazanıverdim.

Bu yıl gidilecek konserleri belirlerken iki tane konseri (Iron Maiden ve Roger Walters/The Wall tabii ki) kesin gidilecekler, üç tanesini de (Slayer'ın da olacağı söylenen festival, Wishbone Ash -ki gittim. Buradan izlenimlerimi okuyabilirsiniz- ve MSG) belki gidilecekler arasına yazmıştım. Satriani bunlardan birisi değildi açıkçası. Gitarist müziği benim sürekli dinleyebildiğim bir müzik değil. Kullanılan teknik bindirmeler ve aşırı teknoloji yüklemesi, kayıtlarda kullanılan drum machine vb. sentetik cihazlar nedeniyle ara ara ne yapıldığını takip ettiğim ama özellikle takip etmediğim bir koldur benim için. Ancak, bu tür müzik içinde de Satriani'yi Malmsteen ile birlikte biraz ayrı tutarım. Satriani, sadece tekniği ve hocalığı dışında bence David Gilmour ile birlikte insan sesine en yakın gitar tonlarını bulan adamdır. Çaldıklarını hiç vokal olmamasına rağmen sanki vokal varmışçasına akıcı şekilde dinleyebilir, müzik cümleleri içinde A, B kısımlarını ayırabilir, kafanız karışmadan ve tek bir riff'e bağlı kalmadan parçaları dinleyebilirsiniz. 20'li yaşlarımda o dönem çıkmış olan gitar ilahları ile ilgili en büyük tartışmalar Malmsteen mi iyi Satriani mi iyi (bir de Deep Purple mı iyi Led Zepplin mi iyi vardı. Bize neyse.) idi. Satriani ayrıca, Blackmore'un Deep Purple'ı turne ortasında terkettiğinde işini gücünü bırakıp grubun turnesini (ki yeni albüm hazırlıyordu, kısa bir turne değildi ve yanılmıyorsam 6 ay kadar çaldı) tamamlamasını sağlaması nedeniyle koyu bir Deep Purple fan'ı olarak ayrıca özel saygı duyduğum bir adamdır.

Tabii ki bir de bedava bilet kazanınca (malum bedava sirke mevzuu) eşime müjdeli haberi verip konser gününü beklemeye başladım. Satriani'nin son dönem yaptıkları içinde bildiğim 1-2 şarkı vardır. Esas hakim sayılabileceğim külliyatı 86-90 arası yaptığı ilk 3 albümüdür. Bu nedenle Surfing With The Alien'den Surfing With The Alien, Satch Boogie, Midnight ya da Echo, Flying With A Blue Dream'den Flying With A Blue Dream, I Believe (bunu sadece bildiğim şarkı olarak kafamda tutmuş ve söylemeden çalsın mümkünse demiştim), Not Of These World'den Rubina ya da Memories, The Headless Horseman ve The Extremist'den Cryin' kafamda çalınacak şarkılar olarak (yani bunlar çalarsa bilirim konserden kopmam dediğim şarkılar olarak) dolanıp durdu konsere kadar.

Satriani dışında Cem Köksal'ı da ayrıca merak ediyordum. Her ne kadar kendisini Joe Lynn Turner ile biraz heba ettiğini düşünsem de kendisi hakkında hem iyi şeyler okuyup dinlediğimden canlı görmek ve (kimin ne işine yarayacaksa artık) kendimce Cem Köksal'ı kafamda bir yere koyabilmeyi istiyordum. Bu arada, Joe Lynn Turner hakkında kısaca hissiyatımı belirteyim. Kendisi bence yeteneklerine ve sesine göre hak ettiğinin çok üzerinde adamlarla çalışma şansına erişmiş çok şanslı bir herfitir. Adamın özgeçmişine baktığında Rainbow, Deep Purple, Malmsteen gibi rock dünyasının en kabur üstü adamları/grupları vardır. Yokluk zamanının (iyi solistlerin alkol/uyuşturucu tedavisi gördüğü zamanlar, küslükler, vs., vs.) altın adamıdır hep. Hiç bir zaman sesini sevemedim. Kayıtlarda bir şekilde kamufle edilenlerin hepsi konserlerde ayan beyan ortaya çıkar. Sayesinde Deep Purple en berbat albümünü (hatta o yılın en berbat albümünü) yapmıştır. Yanılmıyorsam 2002 ya da 2003'de Glenn Hudges ile gelmişti Türkiye'ye. Burn'ü söylerken Glenn Hudges bas çalmayı filan bırakıp nasıl vokallere destek vermek için çırpınmıştı. Rock dünyasında ısınamadığım, sadece Malmsteen zamanında başarılı bulduğum bir şahsiyettir kendisi. (Nefret kustum tanımadığım adama. Öyle nefret filan etmem aslında, saygı bile duyarım ama çoştum birden. Sevenleri varsa kusura bakmasın...).

Konser günü hafif poyrazlı, sıcak bir İstanbul gününün sonunda trafikle köşe kapmaca oynayarak Dolmabahçe tarafına (biraz da geç kalarak) eşimle geldik. Park yerinin sorun olmamasından aşırı bir kalabalığın olmadığı hemen anlaşılıyordu. Konser başlayalı bir 15 dakika olmuştu. Sahnedeki Cem Köksal'ın gitarını duyabiliyorduk. Hızla bilet gişesine giderek davetiyeli (bedavacı) olduğumuzu ilettik. Ancak, o an ortalık söyle bir karşıtı. Liste ortada yoktu. Bu karşılık Rock FM'in genel yayın yönetmeni ve Arka Koltuk'u yapan Metehan Mert Çakır'ın devreye girmesiyle 5 dakikada çözüldü ve içeri girmeyi başardık. Sevgili Metehan Mert Çakır'a, Rock FM'e ve organizasyon ekibinden bize yardım eden arkadaşlara sorunu 5 dakikada çözdükleri için buradan tekrar teşekkür ediyorum.

Konser alanına girmeyi beklerken içeriden Rainbow In The Dark çalıyordu ki, bu şarkıyı merhum Dio'dan canlı canlı dinleyince hem şarkının anlamı hem de vokal performansı nedeniyle keşke çalmasaydınız dedim içimden.


Joe Lynn Turner - Cem Köksal @Küçükçiftlik Park - 18.Mayıs.2013

İçeriği girdiğimizde Turner Project ve Cem Köksal Rainbow'dan Spotlight Kid'i çalıyordu. Ekip biraz sahenin soluna doğru sıkışmıştı. Set up, sahnenin solundan ortasına kadar bir alanda kurulmuştu. Cem Köksal siyah renkli, sadece köprü ve boyunda single coin manyetikli (çıkan ton ve uzuktan gördüğüm kadarıyla ben öyle düşündüm), özel yapım bir gitar ile çalıyordu. Gitarın daha sonra Shark isimli bir marka olduğunu buldum ama site Almanca. Linkten meraklısı araştırabilir. Bulduğum diğer bir linkte de gitarlarını kendisinin yaptığı bilgisi var.

Spotlight Kid'den sonra Joe Lynn Turner'ın yeni albümünden bir parça çaldılar. Sonra Cem Köksal bu sefer kullandığı siyah gitar ile aynı özelliklere sahip bu sefer beyaz bir gitar aldı eline ve Malmsteen'den Deja Vu geldi. Odyssey albümü bence Rising Force ve Trilogy ile birlikte Malmsteen'in en üst albümleridir ki Deja Vu'da Odyssey'in en iyi parçalarından biridir. Turner'ın değil ama Cem Köksal'ın kesinlikle parçanın altından kalktığını söyleyebilirim. Malmsteen kısmından sonra önce Deep Purple'dan Perfect Strangers ve Picture of Home geldi. Performans ile ilgili herhangi bir şey yazmak istemiyorum. Aşağıdaki videoyu izleyip siz karar verin. Ardından içimden "Lütfen söylemesin." diye geçirdiğim parça başladı. Deep Purple - Burn. Bazı parçalar vardır. Canlı çalmadan (hatta evde bile çalmadan) önce 2 hatta 22 kez (bu rakamı sonsuza büyütebilirsiniz) düşünmek gerekir. Burn'de öyle bir şarkı. Klaveyler, vokal, gitar, bateri, bas hepsinin kendine bir şov alanı bulduğu, hakkıyla çalınmadığında yumurta, domates yiyebileceğin şarkılardan. Konserde sallanan kısım tabii ki vokallerdi. Bu arada, Burn'de klavyeler bence hakkıyla çalındı. Gitarlarda öyle. Grup ayrılırken klavyeyi ve bas gitarı çalanın da Türk olduğunu öğrenince daha da bir hoşuma gitti doğrusu. Hem hindi gibi kabardım hem de azıcık(!!!) kıskandım. Her ikisi de görevlerini tam olarak yerine getirdiler. Son şarkı Rainbow'dan geldi. Bence, rock müzik için yazılmış en güzel 10 parçadan biri hem de. Long Live Rock 'n' Roll.



Picture of Home / Joe Lynn Turner - Cem Köksal @Küçükçiftlik Park - 18.Mayıs.2013

Isınma turu ve Cem Köksal için söyleyeceklerimi yukarıda yazdıklarımdan biraz olsun anlamışsınızıdır sanırım. Bir kere Joe Lynn Turner 10 yıl önce seyrettiğimde sahnede imitasyon Dio ya da Coverdale gibi dururken şimdi imitasyon Alice Cooper gibi görünüyordu. Eşimle bir süre saçları sadece boya mı peruk mu diye baya bir konuştuk ve Long Live Rock 'n' Roll çalarken bol bol Dio'ya dua yolladık. Grubun geri kalanları bence görevlerini yerine getirdiler. Özellikle, Burn çalarken yaşadığım korku klavyelerin yerinde ve güzel çalınması ile dağıldı. Klavyeler ve gitarlar sayesinde şarkı dinlendi ve çok sırıtmadı. Çok sırıtmadı sözünü lütfen övgü olarak kabul edin. Benim gibi geçmişte hasbelkader klavye ile uğraşmış insanlar Deep Purple, Uriah Heep, Doors, Pink Floyd, Yes, ELP gibi grupların şarkılarını çalacaksa önce bunu hak etmeleri gerektiğini bilirler. Deep Purple'ın sadece Child In Time, Speed King, Space Truckin' değil Lazy, Burn gibi şarkıları da başta çalışılınca olur gibi gelir ama iş klavyenin başına geçip çalmaya gelince şarkılardaki tuzaklara yakalanılır ve sonunu getirmeye ya tekniğin ya kondisyonun yetmez. Bu nedenle, (haberi olmayacak olsa bile) klavyeleri çalan arkadaşa ayrıca buradan selamlar. Sonuçta, grup seyirciyi hazırlama konusunda sınıfta kalmadı. Kötü vokallere rağmen iyi çaldılar ve sahneyi gecenin yıldızına bıraktılar.

İşte Tartışma Konusu Saçlar...)) 
Joe Lynn Turner - Cem Köksal @Küçükçiftlik Park - 18.Mayıs.2013


Yazının bu kısmında son sözlerin Cem Köksal ile ilgili. Konsere gitme nedenlerimden biriydi Cem Köksal'ı dinlemek. Açıkçası, çalışını da beğendim. Bence, çok yetenekli ve tekniği çok iyi bir gitarist. Değerlendirmek aslında bana düşmez ama bence kendi özgün işlerini yurt dışında yapabilse uluslararası "Guitar Hero" grubuna adını yazdırabilir. Richie Blackmore'u Hendrix'in getirdiği ateşli ve yeni gitar çalma tekniğine rock tarihinde katkı yapabilen 1-2 gitaristten biri olarak görürüm ve o yolda ilerleyen bir çok çok iyi gitarist var. Cem Köksal, bu grup içinde kendine özel bir sound belirleyip o yolda yürürse bence çok daha farklı bir yerde bulabilir kendisini. Ben sadece çalışını değil bestelerini ve sound'unu da beğenmek ve bu konsere benzer bir konsere ana grup olarak onun için gitmek isterim.

Buraya kadar okuyup "Eeee... Nerede Satriani?" diyorsan, ben de sabrına teşekkür edip az sonra diyorum. Malum, önce bizden birileri var ortada...))

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akreplerin İstilası - Scorpions İstanbul'da

Wishbone Ash İstanbul'daydı...

Megadeth'in İstanbul Macerası