;)

Gaipten gelen fikirlere yazılan hikayeler - 1

Her şeyin sebebi bu tikim benim. Heyecanlandıkça olur hep. Sağ kaşım şöyle bir kalkar önce sonra düşer sağ gözümün üstüne göz kapağım bir anlığına. En son son sevgilim bir korsan bandı aldı bana. "Şunu tak allahını seversen." dedi. Çok utanmışımdır ama böyle utandım mı hatırlamıyorum. Taktım yine de bandı. Kocaman. Kaşımı bile kapatan siyah bir bant sağ gözümün üzerinde gezdim bir süre. Mesafeleri ayarlayıncaya kadar biraz morardı oram buram ama öğrendim korsan olmayı sonunda. Hani, terk edip gitmeseydi beni köpeğimle kasanın çevresinde kovalamaca oynayacak kadar uzmanlaşmıştım tek gözle mesafeleri ölçme konusunda. Hem de tek bir morluk olmadan. "Sokağa çıktığımızda herkes sana garip garip bakıyor. Dayanamıyorum." dedi ayrılırken. Ama o bandı takmadan da bakarlardı bana garip garip. Hem hiç kimsenin bilmediği bir şeyi de ben buldum bu tikim sayesinde. Kimseye söylemedim bunu ama. Tam kapıdan çıkacakken söyleyecektim gerçi ama daha "Sana bir şey söyleyeceğim." cümlesinin "Sana" kısmı kapının kapanma sesiyle yutuldu gitti.

Çocukken başladı sanırım bu. Televizyon çocuğuydum ben. Bilgisayara sonra terfi ettim. Severdim bilgisayarları. Bir kedi gibi itaatkardırlar aslında. Nasıl söyleyeceğini bilirsen istediklerini yapar bilgisayar. Çok küçük yaşta öğrendim ben bunu. Öğrenince sağ gözümün üstündeki kaş dikeldi yine ve göz kapağım düşüp kalktı hızlıca. İlk kez tikim yüzünden dayak yemedim ben. O zaman sokağa çıkmayı azalttım zaten. 10 gün önce okuldan dönerken Aslı'yı gördüğümde de böyle olmuştu işte. Büyüktü benden Aslı. Diğer kızlardan kısaydı biraz. Kumral ve uzun saçlarını at kuyruğu yapar bağlardı arkasına. Lise'ye başlamıştı o yıl. Ben ise ortaokula yeni gidiyordum. Çıkışta karşılaşmıştık. Öyle bir bakmıştı ki bana. Gözleri kahverengi. Hani herkeste olduğu gibi. Kahverengi gözlüler şiirlerin üvey çocuklarıdır. Bakıp da göremediklerimizdir onlar. Sağ kaş yukarı, sonra sağ göz kapağı hızla açıl ve kapan. Bak şimdi de oldu. Heyecanlandım yine. Kızardım. Ortaokulun kapısındayım. 3 adım ve o davudi ses. "Sen mi göz kırpıyon lan kardeşime zibidi." Sonra, heyecandan kızarmış yüzüme doğru gelen kocaman bir el. Yüzünüz kızardığında tokat yerseniz daha çok acır biliyor musunuz? Tıpkı, sevgilin yanında kalsın diye tikini saklamak için taktığın bant gibi yakar. Ama, küçük çocuklar kavga etmeyi bilmez. Dayak yerse kalkıp ağlar. Hırslısı gider annesine, babasına, abisine, ablasına şikayet eder. Ben hırslı olmadım hiç. Ağladım sadece. "Velede bak." diyordu Aslı'nın abisi. "Hem suçlu hem de ağlıyor. Erkek ol lan biraz erkek."

O günden beri daha çok severim bilgisayarı. Heyecanlanınca dövemez beni. Ancak, şimdiki gibi değildi benim bilgisayarım. Sabahın 6'sında açamazdım mesela. Açılırken önce disk cızırdar. Annen ya da baban kalkar kızar. Benim yazıcım bile vardı o zaman da. Annem, "Bey, bunu sokakta çok dövüyorlar. Evde oyalanacak bir şeyler bulalım." demişti babama. Ben aklına girmiştim gerçi. "Anne, heyecanlanınca dayak atıyorlar bana." demiştim. "Ben bilgisayar istiyorum." Ama Aslı'nın abisini söylemedim hiç. Son sevgilimi zaten görmedi annem. Babam o zaman almıştı bir tane bilgisayar. Satarken çakal satıcı bir de kocaman bir yazıcı satmıştı. "Abi, yazın çizin olur. Daktilo gibi bu bak. Sen beceremezsen de senin çocuk yazar buradan, işine yarar." demiş. Almış o da. Hani nokta vuruşlu olanlardan, cızır cızır ötenlerden.

Hani bilgisayarı çabuk öğrendim ya ben, cızır cızır yazıcıdan sayfa sayfa güzel kızlar çizdim önce. Hepsi profilden. Bir elleri bellerinde, uzun saçları kalçasına kadar dalgalanan şuh kızlar. Göğüsleri dik, bacakları uzun. Hatta birini o kadar büyük yaptım ki Aslı'dan bile uzundu. Sağ kaş havaya ve sağ göz kapağı açıldı kapadı. Neden heyecanlandım bak şimdi? Yok, bu o anki heyecanımın göz kırpması. Bak tekrar oluyor. Göz bandını mı taksam? Son sevgilimden kısaydı ama o çizim. "Bir şeyi bilince heyecanlanıyorsun sen." demişti bana gideceği gün. "İnsan bilmeyince heyecanlanır." Doğru. Bildiklerim heyecanlandırır beni. Hiç bir şey bilmesem belki olmayacak o zaman ama biliyorum yazıcıdan güzel kızlar yaratmayı. Göz yapmıyorum onlara yalnız. Yandan ve şuh oluyorlar hep. Yani, oluyorlardı. Şimdi yapmıyorum artık öyle şeyler o yazıcım bozulalı çok oldu çünkü.

Okul dışında evdeydim ben hep. İnternet yeniydi o zaman. Hiç görmediğim insanlarla tanışıyordum, hiç görmediğim kadınlarla, erkeklerle. Sohbet odaları kurmuştuk hiç bir yerinde duvarları olmayan ama benim sadece kendi duvarlarımı görerek sohbet ettiğimiz. "Kıps" diyordum tikime. Bildiğim bir şeyler olduğunda sonunda hep yazıyordum bunu, "Kıps". Artık, bilgisayarı avucumun içi gibi biliyordum. Hala biliyorum gerçi. Mesela, avucumun içini o kadar iyi bildiğimden emin değilim. Hangi kas nerede, baş parmağımı işaret ve orta parmak arasına alarak elini yumruk yapmak için hangi kaslar çalışır, hangi sinirler hangi komutları, hangi elektrik akımı gücüyle aktarır kaslara, hangi kemik önemlidir bilmiyorum mesela. Hepsi avucumun içinde halbuki. Bilgisayara bunu yap dediğimde ne olacaklarını biliyorum ama. Sağ kaş yukarı, göz kapağı düş ve kalk; "Kıps". İşte o gece sordu bana, "Kıps ne?" Ne cevap vereceğim? Nasıl anlatabilirim ki "Kıps" ne? O göz kırpmak değil ki benim için. Aslı'nın abisi öyle sanmıştı, sonra mahalledeki diğer çocuklar da. Göz kırpmak desem kızar mı ki bana? Dövemez gerçi beni. Aynı odada sohbet ediyoruz ama milyarlarca kilometrelik bir kablo duvarı var aramızda. Sunucular, duvarlar, duvarlar, duvarlar var. Sözlerimize geçirgen ama bizler için koca bir duvar onlar. Hem odamdayım şu anda. Onlar koruyamasa bile odamın duvarları var. Kapım kapalı. Hoş kapım çok eski, bir omuz atsa kırar. Hem o dikine buzlu camı kırsa elini uzatıp kapıyı içeriden de açabilir. Sonra? Sonra, bir tokat atıp gidebilir mesela ya da bir göz bandı takar. Göz bandını bilmiyordum o zamanlar gerçi ama ya tokat?

"Göz kırpması" dedim. Sessizlik. Bir sohbet odasında sessizlik imlecin altındaki o küçük alanda hiç bir hareketin olmamasıdır. İşte o an kafandaki sesler bile durur. "Kıps" bu işte. Önce sap kaş yukarı, sonra göz kapağı hızla aşağı ve yukarı. Bu kadar. Eee, "Bu kadar...." Sessizlik. Hattan mı düştüm acaba? Modem bağlı mı hatta? Evet, bağlı. Belki o düştü hattan? Sanmam. Belki tuvalete gitti tam ben yazarken? İnsanın çişi gelir değil mi? Kapı açıldı birden. Heyecanlandım bak yine. Önce sağ kaş yukarı, sonra göz kapağı hızla aşağı ve yukarı; "Kıps". "Yat oğlum artık, gecenin yarısı oldu, yahu. Bütün gün onun karşısında sıkılmadın mı?" Oh! Kapıdan girip tokatı patlatacak diye ödüm koptu be baba. Son sevgilimi bilmiyorsun tamam ama sanki bilmiyorsun Ayşe'yi ve abisini. Kahvede dinlemedin ya da okulun müstahdemi anlatmadı sana o zaman sanki.

"Dling!!!"  "Çook uzun. Başka bir şey bulsana..." Çişe gitmemiş, hattan düşmemiş, oradaymış demek ki. Kızmamış. Ahaaa!!! Süper! Ne olabilir, ne olabilir? "Şu nasıl? ;)" "Ahaaaaa... Güzelmiş.. ;)" "Ahaaaaa... O da uzun... ;)" "Ay, evet... ;)" Ah, sevgili Jude. Senin kız taklidi yapan bir erkek olduğunu tahmin etmesem evlenme bile teklif edebilirim. O zamanlar erkeklerle erkekler ya da kızlarla kızlar evlenmezdi daha. Yasaktı. Yasak olmasa evlenmek isterdim seninle yalnız. "Kıps"ı ilk sen kabul ettin biliyor musun ;) Kız olsan Aslı yerine sana ";)" yapmış olmak isterdim. "Bak şu nasıl... :)" "Bu ne, anlamadım? ;) ;) ;)" "Ahaaaaa... Gülmek işte... :)" "Bu Kıps ;) bu ahahaaaa :)" "Harika". Yepyeni bir şey bulmuştuk o gece ikimiz. Yeni bir dil, nokta vuruşlu yazıcıdan şuh kadınlar çizmek gibi, bana ait ama bizlerin bildiği, kullandığı yeni bir dil.... ;)

İşte kapıyı öyle kapatıp gitmeseydi ona bunu anlatacaktım. ";)" benim bulduğum bir şeydi işte. Ona, "Üstünü bir bantla kapatacak kadar nefret ettiğin şeyi her gün elindeki o akıllı sandığın aptal telefonda kullanırken utanmıyorsun." diyecektim. "Ama ;)'nin kaynağından utanıyorsun. Peki beni nasıl sevdin? Neden bu evdeydin?" diye soracaktım. O aptalları akıllı zannettiren telefonumu alıp elime mesaj kutusunu açtım. Heyecan ve sinirle titreyen ellerimle gerçekte olmayan o klavye üzerinde başladım....

";) ;) ;) ;) ;) ;) ;) ;) ;)"

Önce sağ kaş yukarı, sonra göz kapağı hızla aşağı ve yukarı; "Kıps".

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akreplerin İstilası - Scorpions İstanbul'da

Wishbone Ash İstanbul'daydı...

Megadeth'in İstanbul Macerası